İSRAİL, 1948 HUDUTLARINA ÇEKİLMELİDİR

Aşağıdaki her madde, İsrail-Filistin ihtilafına dair ayrı bir makale, müstakil eser mevzuudur. Daha sonra, sırası geldikçe bu maddeleri açarız. Şimdilik kısa açıklamalar hâlinde sıralıyoruz. Bunu yapmaktaki maksadımız, her fikrin, her sözün doğrudan ve en kestirme yoldan muhatabıyla buluşmasıdır:

1-Filistin'in 7 Ekim 2023'te Gazze'den İsrail üzerine gerçekleştirdiği taarruzlarla İsrail efsanesi çökmüş, MOSSAD balonu sönmüştür.

2-Bir avuç Filistinlinin basit silahlarla İsrail ordu ve istihbaratına rağmen kazandığı mânevi ve fiilî üstünlük, bir kere daha göstermiştir ki mazlumlar mağlup edilemez. O üstünlük bir günlüğüne bile olsa bu doğru değişmez. Nitekim, Netanyahu Hükûmetinin yarım asır sonra savaş hâli ilan etmesi, bunun isbatı ve İsrail korkaklığının eseridir.

3- Problemli politikacı Başbakan Binyamin Netanyahu idaresindeki İsrail, 7 Ekim sonrası siviller dâhil her hedefi zalimâne vurmaktadır. Bebekler, kadınlar, yaşlılar ölüyor. Müessif olaya seyirci kalan BM, içine düştüğü çaresizlikle ömrünü tamamladığını göstermiştir.

BM gibi İİT-İslam İşbirliği Teşkilatı ve AB-Arap Birliği de yıkılıp yeniden kurulmalıdır.

4-Bütün kapıları kapatılmış, her imkândan mahrum edilmiş, her imkân ve hürriyeti Siyonistler tarafından gasbedilmiş, dolayısıyla hapishane şartlarına bile malik olmayan Gazzeli Filistinliler, İzzeddin el Kassam Tugaylarıyla "Aksa Tufanı" estirerek en tabiî meşru müdafaa hakkını kullanmıştır.

Filistin'i buna yapmaya mecbur eden, zulümde dur durak tanımayan İsrail'dir. İsrail Aksa Tufanı Harekâtına ağır silahlarla, bombardımanla mukabele etmektedir. ABD'nin buna rağmen kayıtsız şartsız İsrail'in yanında yer alması, mazlumu kınayıp zalime destek vermesi, İsrail'e yardım için Akdeniz'e savaş gemisi yollaması tarihe geçecek bir büyük ayıptır.

5-İran'ın Filistin bahanesiyle bölgeyi Şialaştırmaya dönük saklı bir niyet içinde olduğu ve üçüncü bir devletle kavga-döğüş gibi hedefinin bulunmadığı bir kere daha görülmüştür. Bugün İran -âdeta- Irak ve Lübnan'ın ortağıdır. Filistin'i de kaptırmamalı.

6-Filistin Devleti'nin iki başlılıktan kurtulup birlik ve beraberliğini âcilen kurmasının şart üstü şart olduğu bir kere daha kesin şekilde tezahür etmiştir.

7-Yaşananlar karşısında taraflara itidal çağrısı yapılmasının hiçbir anlam ve faydası yoktur. Filistin-İsrail mes'elesinde taraflar yok zalim ve mazlum taraf vardır.

8-İsrail, Filistin toprakları üzerinde 1948'de İngiltere'nin öncülüğünde haçlı-siyon iş birliğiyle kurulmuştur. BM'nin ve bu meyanda Türkiye'nin tanıdığı sınırlar, 1948'de çizilmiş haritadır. İsrail'in 1967'deki Arap-İsrail Harbinde savaş şartlarında girip bir daha çıkmadığı topraklar onun mülkü değil, gasbetmiş olduğu Filistin ve Arap topraklarıdır. Bu sebeple "İsrail 1967 sınırlarına dönmelidir!" çağrısı, hatalıdır, gayrı âdildir, emrivakiyi kabullenmektir. İsrail, kurulduğu tarihteki sınırlarına çekilmeye mecbur edilmelidir.

9-Adı geçen saldırgan devlet, 1948 haritasına dönme, kuruluş hudutlarına çekilme zorunda kalmazsa bundan zarar görecek olan, yalnızca Mısır, Ürdün, Lübnan, Filistin ve Suriye olmayacaktır. Tehlike, Türkiye'yi de beklemektedir. "Arz-ı mev'ud" Vaat Edilmiş Topraklar, Tevrat haberi olduğu iddia edilmektedir. Yahudiler için bu, mutlaka gerçek olması gereken bir idealdir. Vaat Edilmiş Topraklar bölgesi, Nil Nehri ile Fırat Nehri arasındaki, Mısır'la Türkiye arasındaki çok geniş arazidir.