HARİTA DEĞİŞECEK!..

Filistinli bebek, çocuk, kadın, yaşlıların, bütünüyle bir milletin haftalardır yaşadığı vahşeti, korkunç kelimesi, tarife yetmiyor. Savaş, muharip taraflar arasında olur. Buradaysa savaş yok. Tek taraflı zalim saldırılar var. Siyonistler, hastanelere, camilere, mekteplere, Pazar yerlerine, evlere, her yere bomba yağdırmakta. Gazze, enkaz hâline geldi. Filistin, bu zulümleri yaşarken ABD ve AB Başkanları, Başbakanları, Bakanları, İsrail'e destek, tebrik ve teşvik ziyaretlerinde yarış hâlindeler. Marka şirketleri, İsrail askerlerini besliyor...

Bir kere daha tekrarlayalım:

Siyonist İsrail, bebek, çocuk ve sivil katliamıyla dehşetli bir soykırım yaparken batı, Netanyahu'ya her türlü desteği yağdırmakta

Hamas'ın 7 Ekim 2023 Saldırısı bahane olamaz, olmamalı!..

Bir asırdır zulmün en ağırıyla her çeşidini yaşamış bir milletten fedakârlık beklemek haksızlık olur. 1947, 1948, 1967 ve bugünkü Filistin haritasıyla, İsrail haritasının kıyaslanması haksızlığın çapını ortaya koymaya yeter. Yahudiler I. ve II. Dünya Harbi şartlarında Filistin topraklarına getirildiler. Burada birkaç mahalle büyüklüğünde kurulan İsrail, sonraki gasplarıyla şu anki genişliğe kavuştu. Filistin Devleti, bugün, Batı Şeria ve Gazze diye birbirinden uzak iki küçük parçadan ibaret kalmıştır. Vatanı bu hâle düşürülmüş bir milletin evlatları, bu zalimce haksızlıklara karşı elbette bilenir, elbette öfkelenir ve her yolu mubah sayar. Hukuk sadece sonuçla meşgul olmaz. Sebep ve sonuç üzerinde durur ve aradaki illiyet rabıtasını tahlil ederek adaleti tesis eder. Hamas'ı ve diğer Filistin kuvvetlerini çileden çıkaran sebepler, insaflı ve namuslu şekilde masaya yatırılmazsa her söz nafiledir. Ailesinin bütün fertleri katledilen bir insandan kim, hangi hakla neyi bekleyebilir

7 Ekim'den beri İsrailli ve Batılı siyasilerden aynı cümle işitilmekte:

-Orta Doğu'da haritalar değişecek!

Bu bir itiraftır...

Saklanan malum niyet, bu kargaşada hayata geçirilmek istenmekte. Söz konusu itiraf, düne kadar yapılamıyordu. Şimdi gizlenmiyor. Asıl gayeleri budur. Bölgemizde ilk harita değişikliği I. Cihan Harbiyle olmuştu. II. Cihan Harbiyle o harita üzerinde çalışıldı. Buldukları tabirle şimdi de Orta Doğu'ya kendi arzularına göre son şekli verme peşindeler. 1948, devamında 1967 ve Birinci ve II. Körfez işgalleriyle Arap Baharı aldatması, bugün yaşadığımız Filistin faciasının önceki halkalarıdır.

Hâlbuki...

Masabaşı cetvel haritalarından rahatsız olması gereken bir devlet varsa o da Osmanlı Türkiye'sinin evladı Türkiye Cumhuriyetidir. Adalar, İtalya tarafından elimizden alınmıştı. Bu İtalya çekip giderken Adaları bize değil Yunanistan'a bıraktı... Filistin denilen geniş coğrafya İngilizler tarafından bizden gasbedildi. Ne var ki şatafatlı adıyla Birleşik Krallık, bölgeyi terk ederken Filistin'i mülkün sahibi Türkiye'ye iade etme yerine İsrail'e bağışladı. Türkiye, buna rağmen bir asır "yurtta sulh, cihanda sulh!" nakaratıyla avundu. Şimdi de arada bir benzer şekilde "kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok!" deniliyor.

Ankara, bi'l mecburiyye bu sözü etmektedir.

Anlıyoruz...

Lakin; Haçlı-Siyon ortaklığı, bunlara aldırmıyor.

Onların, sadece topraklarımıza değil, varlığımıza kastı var. Sevr dayatmasını unutmadılar ve unutmazlar. Şimdi bahsedeceğimiz faciaları bizim nesiller bilmeyebilir. Mevzubahis dünyası ise hiç unutmadı, onlardan hep cesaret aldı. Müslümanlar, soykırıma tabi tutularak 8 asır sonra Endülüs'ten kazınıp sürüldüler. Osmanlı Türklerini de 5 asır sonra kıra kıra Balkanlardan Anadolu'ya gönderdiler. Türkleri, Anadolu'dan da sürmek haçlı sömürgecilerin, vazgeçilmez ideolojisidir. Netanyahu'nun uzun süreceğini söylediği, Gazze faciasının, Filistin imhasının Cumhuriyetin 100. Yılına denk gelmesi üzerine kafa yorulmalıdır.