Filistin

Daha"dün"denecek kadar yakın bir geçmişte oralar da parçamızdı. Vatanımız yanişimdi biz bir bayrak altında hür yaşarken onlar bayraksız ve vatansız.

Kendimizi bildik bileli radyolardan duyup, gazetelerden okuyoruz: FilistinFilistinFilistin!

Osmanlı Devletinin batılı emperyalistler tarafından yıkılmasından sonra koskoca bir coğrafya kayıp gitmiş elimizden. İşte bu kayıp giden daha doğrusu bizden koparılan topraklardan biri de Filistin. Öbür Arap ülkeleri şu veya bu kadar işgalde kalmış ama sonunda kurtulmuş. Fakat Filistin, Yahudi için boğazlanmış, canhıraş feryatlarına bakılmaksızın Filistinli aziz vatanından koparılıp atılmış.

Bugün Filistin'in çocukları çadırlarda kamplarda bir tas çorbaya hasret varolma kavgası veriyor. Bu yavrular, daha oyunları tanımadan, çocukluğa doymadan İsrail kurşunları ile küçücük ağzının kenarına ince kan sızıntısı, dudaklarında kavruk bir acı tebessüm ile mezarsız ölüyorlar.

Yahudiler, derdi annem küçüklüğümde, Müslüman çocukları iğneli beşiklere koyup sallayarak beşiğin altındaki kaba toplanan kanı içiyorlar..Bu, çocuk muhayyilemde müthiş patlamalar yapardı. Bilmiyorum ümmi olan annem bunu nereden öğrenmişti. Efsane miydi, hakikat mı MeçhulAnlatılan bir söylenti de olsa içinde hakikat vardır.

İşte kurulduğundan beri devamlı toprak işgal ederek genişleyen, bir kaç yıl evvel müminlerin ilk kıblesi ve Peygamberimizin miraca çıkarken konaklarından olan mübarek Kudüs-ü şerif'i, şimdi de Lübnan'ın bir kısmını alan İsrailin, yaptığı zulümlerin annemin anlattığından farkı nedir

Filistinlinin bahtsızlığını görün ki vatandaşlarını kurtarmaktan başka gayesi olmaması gereken Filistinli gerillâların bir kısmı beynelmilel komünizme alet olmaktan başka bir işe yaramıyor. Bir Afganistan mücahidlerine bakınız bir de bu gerillâlaraBirincileri islâmiyete sımsıkı sarıldıkları için muzaffer, öbürleri komünizme yapıştıkları için oradan oraya sürülen muhacir.

Fatma Tukan adlı bir Filistinli hanımın zindandan yazdığı kısa fakat içli şiir vesile oldu bu yazıya. İsmini bizim ilave ettiğimiz bu şiir vatan muhabbeti için yazılanların en güzellerinden.

Belki denecektir ki böyle bir"makale"nin bir çocuk dergisinde yeri nedir Makalenin sizler için ağır olduğunun, bazı kelimeleri anlamadığınızın farkındayım.

Düşünmeyi, meselelere kafa yormayı insan olmanın şartı saymalıdır. Bir dâvâsı, meselesi olmayanı nasıl insan sayarız

Biz, kelimeleri lügatlere baka baka öğrendik. Hâlen de öyle yapıyoruz. Siz de kelime hazinenizi kuvvetlendirmek için üşenmeyerek her seferinde sözlüğünüzü açmalısınız.

Gelip geçici şeylere gönül bağlamayarak köklü meselelere kafa yoran, hacimli davaları kendine dert edinen ve bunlara omuz vermeye arzulu gençler yarınki büyük Türkiye'nin sahipleri olacaktır.

Yukarıda okuduğunuz bu yazıyı, 15 Ocak 1984'te; bundan 40 yıl evvel Türkiye Çocuk Dergisi'nde neşretmiştik. Şu satırlar dahi Filistin'de İsrail zulmünün 7 Ekim 2023'te başlamadığının vesikasıdır. 1917'de başlayan Siyonist mezalim, 1947-48, 1967 2023, sürüp geldi

"Filistin"adlı bu yazımızı, fotoğrafını çekercesine olduğu gibi, imlâsı ve devrin dünya şartlarıyla buraya aldık. O tarihte Sovyetler, daha dağılmamış, Berlin Duvarı yıkılmamış, Afganistan'da cihad bitmemiş, Filistinli direnişçiler, aynı çatı altına toplanmamış, Filistin, devlet olarak tanınmamıştı.

1984'ten bugüne değişen çok şey oldu. Değişmeyense Siyonist, zulüm, soykırım ve işgal. Anne, çocuk ve mazlumların hayatları aynı manzarada. Hatta daha ağır şartlarda. Filistin'de, Gazze'de çocuklar, bugün de çocukluklarını tanımadan kurşunu tanıyor ve kanlar içinde kalıyor, can veriyorlar. Analar, bugün de çocuklar için ağıtlar yakıyorlar. Siyonist İsrail, yine Lübnan'ı işgal ediyor, yetmiyor, Suriye'yi vuruyor. Müstemlekeci emperyalist dünya, Nazi soykırımı gerekçesiyle İsrail'e o gün mağdur muamelesi yaparak destek oluyordu. Bugünse İsrail'in kendisi soykırımcı olduğu hâlde Haçlılar İsrail'e yine kol kanat germekteler