EY GAZZELİ GÜZEL İNSAN!..

Ey Gazzeli kardeşim!

Sen, ne güzel Müslümansın!

Sen, ne güzel insansın!..

Sende emsalsiz bir sabır, yıpranmayan tahammül, çelik gibi korkusuzluk var. Sabrınla, cesaretinle, kahramanlığınla açlığı yendin, yokluğu yendin, zalim ve gaddar düşmanı yendin, dünyayı hayret ve hayranlık içinde bıraktın… Yalnızca, cephedeki yiğidler değil; Gazzeli çocuklar bile dünyaya parmak ısırttılar, ders verdiler…

Ey Gazzeli güzel insan!

İnsafı olan herkes, ikrar ve îtiraf ediyor ki sen, hakîkî ve samimi Müslümansın; insanın tâ kendisisin; sen, hasreti çekilen insansın!..

Sen, İslâm ümmetinin yüzakısın!

İnanıyoruz ki Peygamberler Peygamberi; Sevgili Peygamberimiz -aleyhi's selâm- yârın seninle, sizinle iftihar edecektir…

Sen, mezalim altında mücadele verirken sana hayran kalan, insanlıktan nasipli milyonlar, dünya kentlerinde ellerinde senin bayrağın olduğu hâlde mukaddes vatanının adıyla sana hürriyet, sana istiklal ve sana adalet için yürüdüler. O vicdanlı insanlar, şimdi de mârûz kaldığın soykırım, uğradığın yıkım ve katliam cezasız ve tazminatsız kalmasın diye yine sel olup, yine avaz olup Filistin Bayraklarıyla cadde ve meydanları dolduruyorlar.

Senin uğruna, senin için nefes tüketen, mürekkep tüketen, ter döken, cadde ve meydanları dolduran, denizde filolar yürüten, maddî ve mânevî yardımda bulunan herkesten Allah râzı olsun, onları sevdiği kulları zümresine dâhil buyursun…

Ey güzel çocuk!

Ey iffetli ana!

Ey şehadete sevdalı mücahid!

Bu iki sene içinde yâ sen öldün veya ciğerpâreni öldürdüler. Yâ şehîd düştün veya gâzi oldun! Doğru; lakin sevin ki bu fedakârlıkların karşılıksız kalmadı:
Sen, yüz bin şehid verdiysen Allah, ümmete bir buçuk milyon yeni Müslüman verdi.

Ey nazlı ve narin çocuk, ey başındaki örtü, kalbi gibi temiz genç kız, hayâ âbidesi mübarek bacı, temiz ve vakur anne, kahraman serdengeçti, ey mübarek ve seçkin Sahabeyi rehber edinmiş Gazzeli Müslüman! Sen, isyân ve şikâyet etmedin, dayanılma zorluklara tahammül ettin, sabrettin, yılmadın, yorulmadın, geri adım atmadın, ümidsiz olmadın, düşmanın önünde diz çökmedin ve bu hâlinde en güzel emr-i mârufu, İslam'ı tebliğ vazifesini edâ ettin, insanlığa Müslüman örneği oldun. Sana bakanlar yalnızca sana hayran kalmadılar. Senin ruhunu, kalbini ve seni besleyen İslâm ahlâkını merak ettiler. Böylece hiç umulmadık bir vakitte insanlığa İslam'la şereflenme yolu açıldı.

Ey Gazzeli kardeşim!

Sen yalnızca gaddar, zalim ve vicdansız bir düşmanla değil onun arkasında yer alan bir düzine müttefikiyle de vuruştun. Bir asır evvelinde olduğu gibi yine Düvel-i Muazzamayla kapıştık. Siyonist düşmanın ve destekçisi devletlerin orduları vardı, tankları vardı, jetleri vardı, füzeleri vardı, bombaları vardı. Sende bunların hiçbiri yoktu. Fakat sende olanlar da zalimlerde, katillerle yoktu. Senin şeksiz ve şüphesiz kavî bir îmânın, korku nedir bilmeyen yüreğin, arkanda muzaffer olman için gece-gündüz Allah'a yalvaran, Kahraman Peygambere iltica eden Dua Orduların vardı. O, dua orduları, seni hiçbir vakit unutmadılar!

Sen, büyük bir destan yazdın!

Bina yıkıldıysa daha iyisi yapılır!

Yeter ki insanın şerefi yıkılmasın; imânı halel görmesin. İmânı olmayanın şerefi de olmaz. Bir avuç Gazze Mücahidi, her türlü yokluğa rağmen düşmana kök söktürürken bir tek mücahid, isyân ve inkâra sürüklenerek intihar etmediği hâlde zalim İsrail'in onlarca ve onlarca asker kılıklı teröristi ya kaçtı veya intihar etti!

Şüphe yok ki senin kahramanlığın, düşmanın nâmertliği kıyamete kadar konuşulacaktır!