BÜYÜK HESAPLAŞMA!..

Filistin, güzel insanlar, temiz Müslümanlar, yılmaz kahramanlar diyarıdır. 1516'da Yavuz Sultan Selim Han'ın Mısır Sefer-i Hümâyunu dolayısıyla Devlet-i Âli Osman'a dahil oldu. 401 yıl sonra Aralık 1917'de İttihad ü Terakki pişmanlığında düşmanın eline düştü...

Bu bölge Arapları, Filistin'in tamamının sahibiyken, emperyalizmin kotarmasıyla gasbedilen topraklarının bir parçası üzerinde İsrail kurduruldu. Politik müteahhitlik eseri adı geçen devlet, siyon nüfuzu altındaki Batı'dan aldığı desteklerle geçen zaman içinde bütün Filistin'e yayıldı...

Filistinli güzel insanlar, temiz Müslümanlar ve yılmaz kahramanlar, 106 seneden beri muharebenin, mücadelenin her çeşidiyle vatanlarını müdafaa ediyorlar. Bugün Gazze'de şehid olanların dedelerinin babaları da bu topraklarda şehid olmuşlardı. Filistinli, harp içinde doğan, harp şartlarında büyüyen ve vuruşa vuruşa ölen yiğitlerin adıdır. Onlar, her imkânsızlığa rağmen dâvâsından ve gayesinden vazgeçmediler. İsrail, arkasına bütün haçlı dünyasını aldığı hâlde O'nu mağlup edemedi.

Geçen 106 yıl içinde İsrail'i Siyon-Haçlı İttifakı desteklerken, gaflet ve korkaklıklar yüzünden Filistinli yalnız kaldı. Sömürgeci haçlı güçler, İslâm memleketlerinin başına kendi adamlarını oturtmuşlardı. Onlar için Filistin geçiştirilecek bir mes'eleydi. Türkiye'ninse ayrıca, darbelerle başı dertteydi. 10 Yılda bir ya silahlı darbe yaşıyor veya iktisadî buhrana sürükleniyordu. Bu arada İsrail, propagandalarla gözlerde büyütülmüştü. Bu büyü, önce 29 Ocak 2009'da Davos şehrinde "one minute!" ihtarıyla bozuldu. Bu yalnızca sade bir "bi-dakka!" demek değildi. "Haddini bil, kendine gel!!!!" demekti. Devrin Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın siyon yüzlerinde kalan bu beş parmak izinden sonra Filistin silahlı güçleri, 7 Ekim 2023'te İsrail'e unutamayacağı bir acı tattırdılar. O kendini aşılmaz güç sahibi sanan devlet, askeri ve istihbaratıyla çok gafil avlandı.

Üstü çizilmişti.

Bugünkü çılgınlığı bundandır.

O kadar ki saçtığı terörü, dehşeti, hastane bombalamaya kadar götürdü. 17 Ekim akşamı Gazze'de İsrail jetlerinin hastane bombalaması neticesi çoğu çocuk 500 sivil hayatını kaybetti. Netanyahu'nun ırkçı faşist yönetimi, bu zulümleri yaparken Batılı başkentler, ona yardım etme, ziyaret etme, destek verme sırasına girmiş bulunuyorlar.

Siyon ırkçılığı, önce Gazze'yi haritadan silmek, sonra da dönüp Batı Şeria'yı bitirmek isteyecektir. Nihâî hayali, "Nil'den Fırat'a Büyük İsrail"dir. Yakın tehlike bu iken İslâm ülkeleri başsızdır.

Buna rağmen İslam dünyasının lideri bugün de fiilen Türkiye'dir. Ankara, hem İİT-İslam İşbirliği Teşkilatı vasıtasıyla Müslüman ülkeleri harekete geçirmeli ve hem de kendisi bizzat yapacaklarını yapmalıdır:

Petrol, Arap ülkeleri için silahtır. İsrail'e destek veren Haçlı-Siyon İttifakı'nın ortağı devletlere petrol satışı durdurulmalı veya en azından kısılmalıdır. Batı bankalarındaki Arap paraları çekilmeli, buralara Arap turistler gitmemelidir. İİT, Filistin için "İslâm Barış Gücü" adıyla 3 bin askerli bir tugay kurmalıdır.

Türkiye'nin kendi başına yapacakları da vardır:

En evvel, iki devletli çözüm için İsrail'in 1967 değil 1948 sınırlarına çekilmesi şartı getirilmelidir. 1967 işgali gayrimeşrudur. Türk devlet siyaseti bunu kabul edemez. Tel-Aviv, 1948 şartlarına rücû ettikten sonra Filistin ve İsrail için garantör devlet olabiliriz. Böyle başlanır ve zamanla garantörlük şemsiyemiz, himâyesine Lübnan, Ürdün ve olabilirse Suriye'yi de alır.