BM kürsüsünden ikaz ve ihtar!..

Önümüzdeki hafta BM 80. Genel Kurul Toplantısı'nda BM üyesi devletlerin devlet veya hükûmet reisleri konuşacaklar. BM'de gözlemci üye olan Filistin'i ise kimse temsil edemeyecek. Donald Trump, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın ABD vizesini iptal etti. Ancak uzaktan sesli-görüntülü bir hitap yapabilecek…

Bu haksızlık, şunu göstermekte:

Sorgulanması gereken, yalnızca iş yapamaz duruma düşmüş BM'nin varlığı değildir."BM neden tarafsız bir ülkede faaliyet göstermiyor" Sorusu da dile gelmelidir. Beyaz Saray, nasıl ki yeri geldiğinde NATO'yu ABD'nin yedek ordusu gibi telakki etmekteyse, yeri geldiğinde BM teşkilatının hâmisi olduğunu da ilân ve iddia ile bâzı devlet adamlarının Amerika'ya girmesine vize vermemektedir…

Bu bir keyfîliktir.

Hâlbuki çift kutuplu dünya da, tek kutuplu dünya da arkada kaldı. Bundan böyle çok kültürlülük ve çok kutupluluk devridir. Bir Soğuk Savaş Dönemi kurumu olan BM-Birleşmiş Milletler Teşkilatı, sadece bu sakillikte de değil. Belki daha vahim olanı BMGK ile 5'li Kodamanların buyruğunda rehine olmasıdır. Bütün bunlara rağmen BM, kör-topal, ağır-aksak çalışsa da vardır. Dolayısıyla yerine yenisi ve iyisi konulana kadar mevcut kuruluşun varoluşundan âzami istifade etmek gerekir.

Onun için:

Diğer dünya devletleri gibi Türkiye de eylül ayında icra olunan genel kurul toplantılarına iştirak ederek, birinci elden dünya ve içinde bulunduğumuz bölge ile alâkalı sıkıntı, zulüm, haksızlık, pürüz ihtiyaç ve ihtilafı dile getirmektedir.

Türkiye'nin 2025 Eylül'ünde BM'de dile getireceği en âcil ve ağırlıklı mes'elelerin başında, İsrail'in Gazze'de yaptığı işgal, katliam, soykırım ve sürgün vahşeti ile Filistin devletinin tanınması zaruretidir. Bunları Ukrayna, Suriye, Libya, yemen, Terörsüz Türkiye izahları takip eder.

Sn. Erdoğan'ın irâd edeceği konuşmanın cesur, köklü, kararlı vasfıyla çok ses getirecek ve tarihe geçecek bir konuşma olmasını bekliyoruz:

Netanyahu adlı zalimin yönetimindeki İsrail adlı korsan ve işgalci devlet, hukuku ihlal ediyorsa Türkiye de boş durmuyor. BM konuşmasının hemen öncesinde Kudüs Patriği, III. Theofilos Türkiye'ye gelerek CB Erdoğan'ı ziyaret etti. Adı geçen zat, bu ziyarette Halife Hazreti Ömer'in 638'de Kudüs'ü fethetmesi üzerine Hıristiyanlarına verdiği dinlerini ve hayatlarını serbestçe yaşayabilmelerine dair Emânnâme'yi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hediye etti. Bu, sıradan bir hâdise değildir. Bu hâdise üzerine bir toplantıda konuşan Gazze Celladı Netanyahu,"Sn. Erdoğan Kudüs, sizin değil, bizimdir!"diye bir hezeyanda bulundu.

Trump da eş zamanlı olarak Fener Rum Patriğini Washington'a çağırdı. Bartholomeos'un burada"Türkiye'nin azınlıklara zulüm yaptığını söylediği"iddia edilmektedir. Patrikhanenin bu iddiayı yalanlamasını, konuşmanın çarpıtıldığını açıklamasını beklemek kamuoyunun hakkıdır…

BM Genel Kurulu'nda konuşması en ziyâde merak edilen devlet başkanlarından biri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır. CB Erdoğan'ın konuşması bir ikaz ve bunlara riayet edilmediği takdirde Türkiye'nin bölgeye gireceğine dair ihtar mahiyetinde olacağı görüşündeyiz. Sn. Erdoğan'ın şöylece konuşması beklenebilir:

-Gazze Celladı Netanyahu, Gazze, Batı Şeria, Lübnan Tunus, Yemen ve bölgeye yaptıkları saldırganlığı"kuduz köpek azgınlığı"olarak tarif etmektedir. Bundan olmalı ki İsrail silahlı haydutları, sivil aktivist gönüllülere bile kurşun sıkabiliyor. Öyle ise dünya devletleri ve bilhassa imkânı olan devletler, bu kuduz yaratığı durdurarak bu soykırım ve vahşi katliama, bu açlık ve perişanlığa son vermelidir. Aksi hâlde biz, samimi müttefiklerimizle beraber bu kudurgan zalimi durduracağız. Bu utanç verici mezalime seyirci kalmak, soykırım suçuna ortak olmaktır. Kardeşlerimiz, masumlar, çocuklar, kadınlar katledilirken, câmilerimiz, minârelerimiz, kubbelerimiz, yıkılıp Ezan-ı Muhammedî susturulurken biz Müslümanlar, eli-kolu bağlı durursak değer, tarih ve ecdadımıza, Kudüs'e, Miraca, Hazreti Ömer'e, Salahaddin-i Eyyubi'ye, Yavuz Sultan Selim Han'a, Abdülhamid Han'a, dünya harbinde Filistin'de verdiğimiz binlerce şehid ve gazimize ihanet etmiş, Türkiye'ye duyulan ümid ve bekleyişi harcamış oluruz. Müslüman Türk'ün devlet anlayışında ihanete, zulme haksızlığa yer yoktur. Ne bunları yapar ve ne de bunların yapılmasına müsaade ederiz.