BİR GÜZ GÜNÜ GEÇTİK GAZZE'DEN KAAFİLELERLE!

Bebek katili, çocuk katili, kadın katili, hamile katili, yaşlı katili, hekim ve hemşire katili, gazeteci katili, sivil katili, masum insanların katili ve huzur ve barışın katili... Soykırımcı, Siyonist İsrail, vicdanlı Yahudilerin yüz karasıdır. İnsanlığın merhametten nasipli mensupları, O'na öfke ve lanetler yağdırmaktalar.

İsrail, Filistin'de terör estirip soykırım yaparken ona destek olan her hükûmet, her devlet adamı ve insafı dumura uğramış her kim varsa hepsi cellat Netanyahu'yla Siyonist İsrail'in suç ortağıdır!

Filistin topraklarının, tapusu Abdülhamid Han'a ait olan bir mülkün işgalcisi İsrail, hiç kimseyi umursamadan Gazze'de her yaştan sivili hunharca katleder, binaları enkaza çevirirken dünya ve İslâm âlemi, bu vahşeti sâdece seyretmektedir.

BM üyeliği zengin devletler tarafından engellense de Filistin, Türkiye, Rusya, Hindistan, Çin dâhil 127 BM üyesi devlet tarafından tanınmış bir devlettir. Bugün bu devletin başında güçlü bir irade sahibi lider olsaydı; ya Filistin Millî Meclisi, Türkiye'ye ilhak, katılma kararı alır veya Filistin'i koruması için Türkiye'yi çağırırdı.

Gelinen iki aylık süreçte vaziyet şudur:

İsrail, bir haftalık ateşkesten sonra şiddet ve zulmü katbekat arttırmıştır. Gazze'yi kuzeyi ve güneyi ile her cepheden ve her metrekaresiyle kudurganca vurmaktadır. Hiç şüphe edilmesin ki Gazze bitirilince sıra Doğu Kudüs'e, Batı Şeria'ya gelecektir. Ardından "Arz-ı mev'ud" saldırıları başlar.

Azgın Netanyahu, en masum insanları, çocukları hunharca katlederken heyhat ki Joe Biden, Allah'tan da kuldan da hicap etmeden gülebilmekte ve "İsrail'e tavizsiz ve sınırsız şekilde yardıma devam edeceğiz!" demektedir. Londra ve diğer Batı merkezleri de aynı tutum içindedir. Hilâl'e yâni Elif'e duydukları kin, şifa kabul etmez cinstendir.

İtidal ve sorumlulukla hareket eden Ankara, Filistin mes'elesi; sulhen ve insana yaraşır biçimde hallolsun diye bütün şartları, her imkânı ve her kapıyı zorlamaktadır.

Tel Aviv'se gözü dönmüşlüğünden vazgeçmiyor. 1848'de devlet olma çalışmasına başlayıp, 1948'de hedefine kavuşan Siyonist ideoloji, bu kez de 2048'de "Nil'den Fırat'a Büyük İsrail"i kurma çabasındadır. Bu maksatla arkasındakilere güvenerek pervasızca yoluna devam ediyor.

Asıl gaye şudur:

Siyonist-Evanjelist İttifakı, diğer bir ifadeyle Siyon-Haçlı dayanışması için Filistin, kolay lokma ve bahanedir. Hedef, 2071 Kızılelma ufkuna; Cihan Devleti Türkiye'ye koşan ülkemizdir. Ankara, elbette bunun farkında. Türk Milleti ve İslâm Ümmeti adına Gazze'ye cesaretle sahip çıkan, Filistin'e ses olan, gaddar tasasızları paylayan Başkan Recep Tayyip Erdoğan, buna rağmen dişlerini öğüte öğüte "barış!" diyor. Tekrar eden bu dâvetin son sözü, "vebal bizden gitti!" cümlesi olur.

Ankara, tabiî ki şunun da şuurundadır; tecrübesiz İttihad ve Terakki kadrolarının Abdülhamid Han'ın ince diplomasisi yolundan çıkıp Alman çizgisine sapma gafletiyle Harb-i Umumî'ye dâhil olmamız, bize bir imparatorluğu ve İslâm âlemi sözcülüğünü kaybetmemize ve yarım milyona yakın şehid vermemize ve daha nelere mal oldu. Bu acı hakikati unutmamız mevzu bahis olamaz. Sn. Erdoğan ve Sn. Bahçeli sadece bu tecrübeyi değil, 31 Mart 2024 Mahalli Seçimlerini de hesap etmekteler. Siyon-Evanjelist ittifakı, Cumhur'un seçimi kaybetmesini, pek çok arzu ediyor. Karşılarında Erdoğan-Bahçeli güçlü iradesi olmayınca Ankara için müstemleke komiserliğine başlayacaklarını her gece düşte görür haldeler. Ne var ki bütün hüsnüniyet, temkin ve tedbirimize rağmen vatan toprakları, beka ve istiklâlimiz tehlikeye düşerse "Kudüs Gönüllüleri" ile başlayarak havadan, karadan ve denizden taarruz edip düşmana haddini bildiririz.
Şu vakıayı çok yazdık, yine yazıyoruz ve her vesileyle yazacağız:

İmparatorluk hayatımızda Payitaht İstanbul'un tabiî hududu Belgrad'dı. Başşehrin müdafaası Belgrad'dan geçerdi. Bu ilimiz düştükten 40 yıl sonra İstanbul İngiliz işgaline uğradı. Bu sebeple akıldan çıkarmamalı ki Rodos, Oniki Ada, Lefkoşa, Filistin, Gazze, Halep, Kerkük, Bakü, Kırım, Ankara'nın tabiî müdafaa hattıdır.