"Ölülerle konuşmayı öğret de geldiğime değsin Behlül!.."

"Onlar öyle merhametliler ki her an herkesle konuşuyorlar zaten. Yalnız duyan kulak, gören göz yokSultan'ım!.."

Ölüm, en büyük hakikat olarak hep yanı başımızdaydı. Ahireti kaybetme korkusuyla nefsimizi hesaba çekmemize vesile oluyordu. Ebedî hayatımız için en faydalı, en mühim sondu. Şu veya bu şekilde kendini hissettirmede en mahir olan şey yine ölümdü. Akıbetimizi bilememenin korkusu, bütün sevdiklerimizi bırakıp hayattan kopmak istemeyenlerin endişesiydi ÖLÜM.

Âdemoğlunun alâkası hep üzerindeydi, çünkü dünyaya gelen her insan yaşayacak, ne yapacağının merakı içinde debelenecek, nihayetinde er veya geç her şeyi terk edip gidecekti.

Ölüm, insan için ebedî ayrılık, dönüşü olmayan gurbet, sonu olmayan çaresizlikti. Bu sebeple hüznü, matemi, hatta korku dolu endişeyi beraberinde getiriyordu. Bu da dünyanın tadını kaçırmaya yetiyor ve artıyordu da.

Aslında ÖLÜM sayesinde hayat hesaba çekilebilmekteydi. İsyanlar, kabullenişler, yalvarışlar, haykırışlar hiç de azalmıyordu bizde. Herkes fıtratına münasip bir yerde bulunuyor, kendi akıbetini hazırlıyordu. Ne olursa olsun hayat yolculuğumuz bir gün noktalanacak, ebedî istirahatgâhımıza, ya da ebedî azapgâhımıza gidecektik. Bu hakikati şah damarından daha yakın hisseden biri olarak sonumu düşünmeyip de ya ne yapacaktım!.

Yine bir tümseğin önüne çökmüş bedenimi onun birkaç kulaç altında hissediyordum. İki gözüm, iki çeşme ağlıyor, durduramıyordum gözyaşlarımı. Tam tezekkür-ül-mevt üzereydim ki yine bir çift ayak sesi duydum. "Eyvah! Harun Reşid Sultan'ım olmasın" diye içimden geçirdim, gayr-i ihtiyari toparlandım. Ses, gittikçe artarak yaklaşıyordu. Yüzümdeki yaşları sildim geri döndüm. Evet, tahmin ettiğim gibi Sultan'ım tek başına teşrif ediyorlardı. Görür görmez ayağa fırladım. Tebessüm ederek yanıma geldi.

- Aşk olsunBehlül! Beni buralara kadar yordun.

- Özür dilerim Sultanım! Haber gönderseydiniz hemen gelirdim.

- Haber gönderseydim elbette gelirdin. Bekledim ki sen kendiliğinden gelesin. Bari şu ölülerle konuşmayı öğret de geldiğime değsin!