İnsanoğlunun başına neler gelmiyor ki beyim!..

"Gençliğimde her yaz gelir, günlerce kalırdık burada. Çok memnun olmuş, unutulmaz hatıralar yaşamıştık..."

Tek tük karşılaştıklarım bizi görünce; işini gücünü bırakıp hemen ihtiyacımız olup olmadığını soruyor "Ay siz hoş sefalar getirmişsiniz! Bir hizmetimiz olur mu Bari bir çorbamızı içseydiniz" deyip evine davet ediyordu. Karşılaştığımız her insan bırakmıyor, elinden geleni yapıyordu. Gördüğüm samimiyet karşısında, kalpleri muhabbetle dolu insanlara hayranlığım daha da artmıştı.
Bu hissiyat ile gösterişten uzak, imar olmuş memleketi sevinçle dolaşırken o eskilerden kalmış olabileceğini tahmin ettiğim oldukça yaşlı birine rastladık, selâm verilip alındıktan sonra Tanju ona sordu:
- Gençliğimde her yaz gelir, günlerce kalırdık burada. Çok memnun olmuş, unutulmaz hatıralar yaşamıştık. Seneler belimizi büktü, hastalık, musibet derken istemeyerek bir müddet ayrı kaldık.
- İnsanoğlunun başına neler gelmiyor ki Doğrudur Bey!
- Dahası var! Misafirperver, çalışkan, gülen gözlü, cömert, sıcak kalpli, hayırsever, dost canlısı, işinin ehli insanlar vardı. Onlara ne oldu
- Ömrü yetenler ahirete hicret etti. Geriye kalanlar da aynı tempoda, aynı güzel hizmetlerine devam ediyorlar! Torunları bu hayırlı bayrak koşusunda geride kalmak istemiyor!
Güngörmüş, tecrübeli ihtiyar bir ara sustu. Aklına bir şeylerin gelmesini bekliyormuş gibi oyalandı. Kambur belini azıcık doğrulttu, kırış kırış yüzü huzur ve saadetle gerildi, yorgun gözleri eski bir ışıkla parıldadı, derin derin soludu, içten bir "ah" çekti sanki ciğerleri sökülecek gibi olmuştu. Yeni boyanmış taş duvara sırtını dayayıp kuvvet aldı. Sonra başını kaldırdı, yaş dolu gözlerle:
- O iyi kalpli, güler yüzlü misafirperver insanlar, o güzelim dadaşlar olmasaydı siz bir daha dönüp buraya gelebilir miydiniz Evet eskiler doru taylara, yağız atlara bindiler, çekip gittiler ama yerlerine otomobillere binen çalışkan evlatlarını, torunlarını bıraktılar Göl yerinden su hiç eksik olur mu bey