"TGRTçığır açtı,her yönüyle diğer kanallardan farklı..."
Dönüşümlü olarak Bakü, Kuba, Sumgayt ve Gence'de gösterime girecek şekilde planlamıştık. Her şehirde de bir gala düzenliyorduk.
Kasiyere dedim ki:- İltifatlarınız için teşekkür ederim. Gördüğün bu ekip o filmleri çekenlerden bir grup.- Aaa! Çok memnun oldum. İsminiz- Ragıp…- Karadayı'sı da var mı Filmlerin jeneriğinde Genel Koordinatör olarak okuyordum. Memnun oldum.- Ben de… Bizim yayınlarımızı seven, takdir eden birisiyle karşılaşmak ne büyük saadet, ne güzel!- TGRT, Türkiye'de çığır açtı. Her yönüyle diğer kanallardan farklı. Bu rozet de pek hoş… der demez hiç tereddüt etmeden yakamdakini çıkardım, yakasına taktım. Nihayetsiz memnun oldu kasiyer. Sağına soluna bakındı. Yakındaki raftan uzanarak aldığı lüks ambalajlı, uzunca bir kutuyu bana uzattı:- Bunu da benim hediyem olarak lütfen kabul buyurunuz.Aldım, kutunun ilk kapağını açtım, baktım camdan bir kılıç. İtinayla dışarı çıkardım. Kocaman kılıç şeklinde olan bu cam kabın içi de çay rengi bir sıvıyla doluydu. Bunun niçin böyle yapıldığına bir mânâ veremediğimi anlayan tezgâhtar:- Çok keskin, kılıç gibidir… Türkiye'de de çok tuttu… deyince uyandım.- Ben içki kullanmam, dedim. Tezgâhtar, "Akılsız başım!" dedi, utandı, baltayı taşa vurmuşçasına heyecanlandı. Yine sağına soluna bakınarak bir şeyler aradı. Oldukça lüks bir kutu içinde tanımadığım bir şey daha uzattı.- Buna da itirazınız olmaz herhâlde. Bu Küba'nın en meşhur purosu, dedi. İtinayla sarıp bir poşete koyarak "Lütfen kabul buyurun" deyip nazikçe bana uzattı.- Evet, ona itiraz yok, dedim. Aldıklarımın bedelini ödeyerek ayrıldım.Dönüşte bu durumu Enver Abimize anlattığımda çok memnun olmuşlardı. Hele yakamdaki rozeti hiç tereddüt etmeden hediye edişimize… "Enver abi gibi davranmışsın" buyurarak iltifat etmişlerdi. O puroları da Enver abimize takdim etmekle şereflenmiştim.Azerbaycan'a dört film götürmüştük.Bunlar;- Kanayan Yara Bosna,- Kurdoğlu, Osmanlı Bedel İster,- Bişr-i Hafi, Bir zamanlar Sarhoştu,- Laçin Geçidi, filmleriydi.Dönüşümlü olarak Bakü, Kuba, Sumgayt ve Gence'de gösterime girecek şekilde planlamıştık. Her şehirde de bir gala düzenliyorduk. Afişler, televizyon programları ve bütün tanıtımlar son derece başarılı olmuş, Azerbaycan âdetaayağa kalkmıştı. Sinemalar dolup dolup boşalıyordu. Her filmin sonunda yaptığımız röportajlar görülmeye değerdi. Hem devlet adamları ve hem de halk Türkiye'ye neler, ne övgü ve iltifatlar ediyordu... Herkes ağız birliği etmişçesine aynı fikirdeydi: