Su misali, akıp gidiyorömrümüz...
Her akşam gün batımında ömrümüzden bir günün daha eksildiğini biliyor, bir şey yapamıyordum.
Nimete kavuşana, nimet âfiyet olsun!Ondan mahrum kalan da, suçu kendinde bulsun!İster zengin ol, istersen fakir, aciz kulsun.Kaynaktan okumalı en doğru malumatı,Azıp sapıtmaktan kurtarmalı emaneti.Kim ağız açabilir Kahhar'ın korkusundanAkıllı olan uyansın gaflet uykusundan.Kana kana içiversin Kevser havuzundan.Çok olsa da kirli su, görünür mü yosundanHiç temiz su akar mı, kirli olan borudanVücudunda bütün zerreler, gelse de dile,Şükrünün binde birini yapamazsın bile.Velev fakirleri doyursan Fırat'tan Nil'e!Tam vaktinde yapmalı bütün ibadetleri,Geride bırakmalı köhnemiş âdetleri!Düşmana saldırılmaz, öyle her an, her yerde,Gizlenmek, siperlenmek lazım olur bazen de...HOCA, talebe ol, ezilen olma, ezen de!Hesap çok ağırdır, mahcup olursun mizanda,Elin olsa işte, olsun kulağın ezanda!Az söyledim, çekindim kalbini kırmamaya,HOCA tarif edilmez sağır, dilsiz, âmâya!Daha daha hızlı koş, onlar atlı biz yaya,Yoğurt kıvamın bulmaz, eğer bozuksa maya,Sağlam tohum ekilmez taşlı, çorak tarlaya! HAKKINI HELÂL ETHer akşam gün batımında ömrümüzden bir günün daha eksildiğini biliyor, bir şey yapamıyordum. Bu durumu; beşikten mezara doğru durmadan gidilen yolculuğa benzetiyordum hep. Önce çaresiz bir bebek olarak dünyaya gözlerimizi açmıştık, sonra çocuk olduk, gençlik, olgunluk derken gelip kapıya dayanıverdi ihtiyarlık. Hiçbirine de bir müdahalemiz olmadı farkındaysanız. Sen, ben ne yaparsak yapalım bu mecburi ilerleyişi durduramıyorduk. Bir su misali akıp gidiyordu ömrümüz.