"Söz gümüşse sükût altındır"deyip susmayı öğrendik...

İlk defa büyük bir şehirde, büyük bir gazetenin çok satan bir dergisine gidip genel yayın müdürüyle tanışacaktım...

Biz yaşadığımız toplumdan edebi, hürmeti, muhabbeti, her mevzuda konuşmamayı, bilhassa "Söz gümüşse sükût altundur..." deyip susmayı öğrendik, öyle de büyütüldük elhamdülillah. Lakin bu kıymetlerin farkında olmayanlar da azımsanmayacak kadar çok.

Arkamızda nice acı tatlı hatıralar, ibretlik hadiseler doğup büyüdüğümüz, tahsil hayatımızın geçtiği toprakları bırakıp Osmanlı'dan yadigâr yeni Türk ve İslâm âleminin kalbi İSTANBUL diyarına girdiğimizde bizi ilk karşılayan şey; kalabalıklar, çok mal, bir o kadar da eşya, araba, ev ve her çeşitten insanları oldu.

Bu kadar büyük şehre ve kalabalıklarına alışmak kolay olmayacağa benziyordu. Bana göre bu iş; bir futbol sahası büyüklüğündeki gölde yüzme öğrenip okyanuslara açılmak gibiydi. Her gördüğüm yeni şey hayretimi artırıyor, olmayan aklımı başımdan alıyordu. Anlayacağınız bu kadar keşmekeşin arasında kendimi bir hiç olarak görüyordum. Minnacıkmışım gibi, duyup düşünebilen, canı acıyınca, kalbi kırılınca ağlayan, ufak şeylerle mesut bahtiyar olup gülen küçük bir mahlûk.

İlk defa büyük bir şehirde, büyük bir gazetenin çok satan bir dergisine gidip genel yayın müdürüyle tanışacaktım. Bana öyle söylenmiş, adres elime tutuşturulmuştu asker arkadaşım tarafından.

Eminönü, Cağaloğlu, Babiali isimleri tekrar ederken bile kalbim küt küt yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Fevkalâde bir heyecan ve duygu seliyle geldim verilen adrese. Yeşilay Umum Merkezi binası, diğerleri gibi devasa geldi gözüme. İçeri girerken ayaklarım titriyordu. Kimlerle, nasıl karşılanacağımı, ne diyeceklerini kestirememenin korkusu ve çekingenliği bütün bedenimi kaplamış olmalıydı ki adımlarımı bile geniş açamıyor, hızımı artıramıyordum. Nefsim "Ne işin var tanımadığın memlekette, bilmediğin işlerin ve adamların içinde. Git bildiğin mütevâzIhayatını yaşa!" dese de geri de dönemiyordum.

Serildi kilim gibi,

Doğrandı dilim gibi,

Şu ayrılık acısı,

Geliyor ölüm gibi.