Son zamanlarda sulu göz biri olup çıkmıştım...
Sıcak bir yaz sabahı çivit mavisi gökyüzünün altında ahiret yolculuğuna çıkmaya hazırlanıyordum.
Sözüm değil yabana, kötü işler yapana,Nasıl hayret edilmez, para pula tapanaCan feda canım kurban, doğru yola sapana! Su gelir gümbür gümbür, deresi var, arkı var, Vurup kırıp yakanın, zalimden ne farkı varSâlihleri ara bul, kadınından erine!Yapacağın her işi, danış bilen birine!Yüzemiyorsan eğer, sakın girme derine! Kimse açlıktan ölmez, hem de evi barkı var! Yalan dolan satanın, hırsızdan ne farkı varİyilikler ekersen, saadetler biçersin,Kaba şerbet koyarsan, tatlı tatlı içersin.Gün döner, devran döner, sevdiğinden geçersin! Fıldır fıldır döndüren, değirmenin çarkı var, Hak hukuk bilmeyenin, hayduttan ne farkı varHOCA düşünme yaşı, teslim oldum dersen gel!Zehirle pişen aşı, bal olarak yersen gel!İyice pişman olup "tövbe ettim" dersen gel! Dünya küre olsa da, hem Garbı hem Şarkı var, Hile tuzak kuranın, şeytandan ne farkı varHAKİKATEN DELİ OLAN KİM!..Bağdat çevresindeki ak koyunların yününden yapılmış hırkam çok eskimiş, bir deri bir kemik kalmış kollarımı ve kaburgalarımın sayıldığı göğsümü tam kapatmıyordu. Öyle olsa da Sultan'ımdan yadigâr cübbemi giyindim mi bütün noksanlıklarım örtülüyordu.Son zamanlarda sulu göz biri olup çıkmıştım. İhtiyarlık işte. Ufak bahanelerle ağlıyordum."Ah! Bu gözyaşlarım ah! Boşuna akmıyorsun biliyorum. Azgın şeytanın hile ve desiselerine aldanmadan, kâfir nefsimin zebunu olmadan, kötü insanların tuzaklarına düşmeden Allahü teâlânın vermiş olduğu ömrü, yine onun razı olabileceği şekilde tamamlayamama derdindeydim. Eski kıyafetler içinde çoğu insan tarafından da pek arzu edilmeyen bu hayatımdan muzdaripolduğumdan değil, akıbetimin ne olacağını bilememeden dolayı gözlerimden dökülen yaşlara mâni olamıyordum...