Şirin ilçemizin maddi ve manevi güzellikleri saymakla bitmez...

Kuzulardan, danalardan yapılan enfes cağ kebaplarını;bir de kültür zenginliği, manevi değerleriyle ayrı bir diyarda olduğunuzu hissediyorsunuz.

Bol oksijenli havası, şifa olsun diye yiyebileceğiniz çiçek balı, tereyağı, sütü, kaymağı, civil gök peyniri ve mis gibi yaylalarda otlamış, kuzulardan, danalardan yapılan enfes dönerleri, cağ kebapları, bir de kültür zenginliği, manevi değerleriyle ayrı bir diyarda olduğunuzu hissediyorsunuz. Ethem Baba'nın türbesi yolun tam ortasında kalmış, Hasan Baba, Sümmani Baba, Mahmud Çavuş, mühim şahsiyetlerden sadece birkaçı… Şarkın Kırmızı Peribacaları da burada… Kısaca; şirin kazamız İd'in maddi ve manevi güzellikleri saymakla bitmeyecek kadar çok. Tabiatla baş başa kalmak isteyenler için, kirletilmemiş coğrafya arayanlar için, yeni yer meraklıları için ideal bir tatil mekânı bence… İd'de hava serin; insanları ise tam tersi öyle sıcak ki… Anadolu misafirperverliğini burada tam mânâsıyla yaşamak mümkün. Mütevâzıotel, lokanta ya da sıra sıra dükkânlar… Gittiğiniz her yerde, çaldığınız her kapı; cömertçe ardına kadar açılıyor, kendinizi müşteri değil kıymetli, itibarlı bir misafir gibi hissediyorsunuz. Alışveriş yapıp yapmamanız hiç mühim değil, her kapıda mutlaka ikram edilen bir bardak çay, samimi, içten bir tebessüm sizi bekliyordur zaten…

İşte bu coğrafyada doğmuş, büyümüş biriyim ve bu atmosferi iliklerine kadar yaşamış bir hayat arkadaşım var.

- Doğrusu etkilendim! Yaptığınız filmlerin bazı sahnelerini oraya kaydıralım. Hem ziyaret, hem ticaret olsun…

- Çok düşündüm. Lakin astarı yüzünden pahalıya geldiğini hesapladım hep. Biz tarihîfilmler çekiyoruz. Öyle eski han, hamam, konak, taş işçiliğinin hakîm olduğu yapı örnekleri pek yok… Plato yapmak ise pahalıya mal oluyor. Bir de mesafeyi hesaba kattığımızda, ekonomik olmuyordu. Yoksa hiç tereddüt etmeden, ekipleri aldığım gibi memleketime götürürdüm.

- Maliyet mühim, haklısın!

Şirin kazamız İd'in suyu bol, otlağı geniş, soğuk gözelerin billurdan derecikler oluşturarak aktığı çam ormanı ile meşhur, en ırak bir köyünde dünyaya gelmiş hayat arkadaşım. Babamın o köye imam gitmesiyle yolumuz kesişmiş… Takdir-i ilahi; hadiseler birbiri ardınca gelişiyor, insan istese de istemese de boyun eğiyor kaderine. Her şart kendi içinde evlilik örgüsünü örüyor farkında olmadan. Rahmetli nenemin bakışında, jestlerinde, nazik ellerinin hareketinde, oturuş-kalkışında ve yüzünün çizgilerinde derin mana ve bir o kadar da dinamizm hâkimdi. Bu enerji, etrafını bir çeşit sessiz hadiselerle sarsıyor, boşlukları dolduruyor gibime geliyordu. Öyle ki; birkaç dakikalık bir konuşmadan sonra bu mütevâzıve rahat hanımefendinin, bu insan terbiyecisinin anında bir uçtan öbür uca geçebileceğini mesela; en rahat ve kahkahalı bir sohbeti keserek; en çetin bir kararı verebileceğini ve daha gücü, kuvveti bu kararı verdikten sonra yine aynı noktaya dönebileceğini düşünebilirsiniz. En iyisinden; psikoloji üzerinde bir doktora tezi hazırlamış akademisyen gibi âlime, atlet gibi çevik hareketlere hazır anlatılmaz bir dinamizm sahibiydi muhterem neneciğim...