Şimdi söyle ey nefsim; gel desem gelir misin

İMÂN ettikten sonra İLİM, AMEL, İHLÂS ebedî kurtuluşun şifreleri olduğunu unutmayacağım. Onun için durmadan kangren yarama merhem olduğun gibi, huzur ve saadetimin habercisi olduğunu anladım. Onun için anlatıyorum bütün mahlukata! Onlar da bilsin ve yeter ki hakiki imâna gelsinler!

Ey NEFSİM!

Şimdi söyle ey NEFSİM; "Gel!" desem gelir misin

Delilik bu ya! Yalnız başıma, kendi kendime konuştuğumu sanırken meğer sesimi herkes duyuyormuş! Bu arada "ELBETTE GELİRİM" diyen Halife'mizin sesini duydum. Önce "Herhâlde rüya görüyorum" sansam da gecenin en karanlık vaktinde bir gölge gibi gelip önüme dikiliverdi.

- Ya sen uyumaz mısın Behlül

- Siz ha! Muhterem Sultan'ım!

- Evet! Ya ne sandın

- Hep bize "Önce selâm sonra kelâm" derdiniz, ne oldu ki önce kelâmdan başladınız

- Diyeceğimi önce demek için olabilir. Yüzüme vurmasan hatalarımı olmazdı değil mi

- Elimde değil Sultan'ım. Her şey Sultan'ımızın iyiliği için!

- Onu anlıyorum lakin nefsimin de ağırına gidiyor.

- Ah nefisler! Aah! Ben de onunla muharebedeyim ya!

- Onu kaç defa mağlup ettiğine ben şahidim! Daha bitiremedin mi

- Yarama tuz basma Sultan'ım!

- Sen benim yaralarıma tuz değil kezzap döküyorsun da Bak, kolay mıymış!

- Kolay olmadığını her defasında dile getiriyorum. Malumunuz her şey! Siz de biliyorsunuz!

- Her neyse saraydan yemek, bal, kaymak, meyve getirdim. Belki acıkmışsındır!

- Ah ah!

- Yine ne oldu "Ah"lanıp duruyorsun!

- Tehlikeyi gören hiç yan gelip de yatabilir mi

- Nasıl

- Ne bileyim Şu kulübenin tavanından zehirli yılanların yuva yapmış olduğunu görsem, ayaklarımı uzatıp uyuyabilir miyim

- Öyle bir şey mi var

- Meselâ dedim!.