"Senden kız kardeşim için yardım istiyorum!.."

Çocuk, bir şeyler demek istiyordu ama beceremiyordu nereden başlayacağını... Yutkundu, gözleri taşacak kadar doldu...

Çocuğa öfkelenmemeye çalışıyordum:

- Sana "aferin" mi deseydim Ne iyi ettin, diğer camları da kırsaydın bari!

- !!!

Çocuk, bir şeyler demek istiyordu ama beceremiyordu nereden başlayacağını... Yutkundu, gözleri taşacak kadar doldu, kısık bir ses tonuyla:

- Hocam, dinleyecek misin

- Tiyatro yapmıyoruz! Dinlemek için çağırdım. Anlat bakalım!

- Hocalar merhametli olur diyorlar. Senden yardım istiyorum. Kız kardeşim için... Kaç gündür ışıklı ayakkabı diye tutturdu, geceleri uyumuyor, durmadan ağlıyor. Ona istediği ayakkabıyı alacak paramız yok! Sakın yanlış anlamayın, dilenci falan sanmayın! Paramara da istemiyorum. Kardeşime bir çift ışıklı ayakkabı al. Çalışıp borcumu öderim. Kardeşim hasta, hem de çok...

Bu söylediği söz, duyabildiğim son söz oldu. Ondan sonra neler anlattı hatırlamıyorum. Cesareti, açık sözlülüğü, kendinden eminliği... hasta kız kardeşi... ışıklı ayakkabılar... borcumu öderim...

Beynimin içinde, bu biçarelerin problemleriyle alâkalı bir sürü soru işareti...

- Hocam, tamam mı Alacak mısın canım kardeşime ışıklı ayakkabı

- !!!

Bu sözlerle, uykudan uyanır gibi kendime geldim. Birkaç saniyelik suskunluk… ne söyleyeceğini bilememe hâli yaşadım. Hissiyatımı belli etmeden lafı değiştirmek istedim:

- Limonata içer misin

- !!!

Bu sorum ümitlendirmiş olmalı ki yüz al al oldu, rahatladı. Gözleri yeniden çakmak çakmak parladı, içindeki umut ışığının simasına nasıl yansıdığı açıkça görülüyordu. Bu sefer daha heyecanlı konuşmaya başladı;

- Hem arabanı yıkarım… O aşağıdaki otoparka bırakmana da lüzum kalmaz. Ben daha iyi bakarım. Koruyup kollarım... Her kirlendiğinde yıkar temizlerim hem de istediğin kadar. Borcumu ödeyene kadar! Hıı, ne dersin Olur de hocam!

- !!!

Girilmez dâhillere,

Sorulmaz cahillere,

Çam kokuları varken,