Yaz akşamıydı. Öğle sıcağı duvarlara sinmişti. Hâlim kalmamıştı; yanmaktan mı, yoksa hasretlikten miydi tam emin değildimTanju:- Bence de Jale'm, bil ki senden uzak ne güzellikler avutur beni ne bu şehir ne de yıldızlı akşamlar! Hasretin ateşli bir nehir olmuş, içimdeki her şeyi yakıp peşine takmış, öylece akar gider deryalara!- Hasret kalmayı sen istedin! Bu hususta kimse beni suçlayamaz! Hakiki mânâda bir insan âşık olunca; kıskanır, bağırır çağırır, sevdiğini paylaşamaz hayatını kısıtlar, kem gözlerden hesap sorar, araya kimsenin girmesine hiç tahammülü yoktur, hepten sahiplenir. Bence haklılar öyle yapmakla.- Ama; anlayana Yedi ayrı iklimden yetmiş çeşit arı getirseler yedi milyon arı yedi milyar ayrı çiçeği dolaşsa en leziz balları yapsa, yine de senin kadar tatlı olamaz!- O senin güzelliğindendir! Dünya gözüyle gördüğünü herkes sever, sen onda görmediğini bulacaksın Tanju'm! Eğer hakiki sevda istiyorsan; tene değil, kalbe dokunacaksın!- Seni sevdiğim kadar yaşasaydım, çok uzun ömürlü olurdum herhâlde. Niçin açık çay tercih ettiğimi biliyor musun- Koyusu zararlıdır diye...- Sen yine öyle bil! Açık çay içerdim hep, demli olunca bardağın diğer tarafından seni göremezdim. Rahat görebilmek içindi her şey! Demli çayımı bile senin için açtım!- Mehmed Tanju'm!- Zeynep Jalem!Yaz akşamıydı. Öğle sıcağı duvarlara sinmişti. Hâlim kalmamıştı; yanmaktan mı, yoksa hasretlikten miydi tam emin değildim Hakikat şuydu ki bir ferahlık arıyordum. Dilim damağıma yapışmıştı. "Buzdolabına girsem sığar mıyım acaba" diye aklımdan geçiriyordum ki klimalar çalıştırıldı. Sonra akşam ezanı ile içeri serin bir rüzgâr girdi. Hafiften havalanan perdenin oynak gölgesi, bayrak misali duvarlarda dalgalanmaya başladı. Kalbim de bedenim de rahatlamıştı. Günün kalanı ve Nefise Doktor'umun anlatacakları için güç depoluyordum.Bazı insanlar ikindi rüzgârı gibiydiler hayatımızda. Onlar var diye ömrümüzün geri kalanına katlanıyorduk rahatça. Nefes oluyor; hayat veriyor, toprak olup gül bitiriyor, güneş oluyor ısıtıyor, yolumuzu aydınlatıyorlar... Tam her şeyden ümidini kesecekken onlar orada ve bize "İnsan denen eşref-i mahlûkattan hepten ümidinizi kesmeyin" diye kuvvet veriyorlar daima İşte onlarsız yapamıyordum, dünyam zindan oluyordu hepten...Emniyet içinde kendimi hissetmem, huzur ve saadet dolu olmam onlara bağlıydı. Onlarsız ne günüm olurduHani yorgun argın işten gelirsin. Sıkmış ayakkabıların ile sahte gülücükler dağıtarak topallamadan, aksamadan kalabalıkların yanlarından geçer gidersin ya hiçbir şeyin yokmuş gibi. İşte öyle yapıyordum ben de...İçim kan ağlarken, dışım gülücükler dağıtıyordu etrafa. Motor gürültüleri, insan bağrışmaları, korna sesleri ve samimiyetsiz kahkahaların içinden geçerken büyük bir meydan muharebesinden çıkmış gibi yorgun oluyordum her defasında.
Her taraf billur gibi parlak,oldukça da ışıltılıydı...
24-10-2025
10
Öyle bir ferahlamıştım ki anlatmam mümkün değil...
23-10-2025
39
Kar, soğuk, uzun zamandır yürüyüş,beni iyice yormuştu
21-10-2025
38
"Bu yazdıklarım taşkın, ipesapa gelmez nefsim için!"
20-10-2025
25
MECZUP YarınBizim Sayfa'da
05-05-2024
311
"Beni ikaz etmeden duramadın, yine büyük bir ders verdin!.."
26-05-2024
230
"Ölülerle konuşmayı öğret de geldiğime değsin Behlül!.."
20-05-2024
222
Annem, herkese nasihat vermeye başlamıştı...
10-04-2024
221
"Bakalım Sultan bana yeni vazifeler verecek miydi"
14-05-2024
221
