"Maşallah şair gibisiniz Sultan'ım!"
"Hülâsa; başlangıç ve son hususunda gaflet içinde bulunuyoruz efendim..."
Behlül Dânâ:- Peki Efendim anlatayım! Emir edepten üstündür. Yalnız balı yiyip gaflet uykusuna dalmakla kalmıyor canavarlardan kaçan. Bir de bakmış biri kara biri ak iki sıçan; kalın olsa da ipi kemirmeye başlamış. Adam öyle gaflette ki kısa zamanda canavarlardan birine yem olacağını hesaba katamıyor. O, balı daha çok yeme derdine düşmüş. Aklı fikri yemede- Büyüklerimiz dünyayı bala, ona düşkün olanları da sineklere benzetmişler. Eee sonra- Sonrası açık Efendim: Siyah fare geceyi temsil ediyor, beyaz fare de gündüzü. Kalınca olan ip de o kişinin ömrünü Fareler gece gündüz ipi kemirip en sonunda koparıyorlar. Bal müptelâsı âdemoğlu da ağzındaki tatlı lokmayı yutmaya fırsat bulamadan canavarlara yem oluyor. An bu an, devir bu devir, vakit bu vakit. Ya tedbir alır ebedîkurtuluşa erenlerden olursun ya da beklenen vakit gelir, er geç seni bulur, hepten ziyan olursun!- Tercih bizde yani!- Bir bakıma öyle. Bu bir misaldir Sultan'ım. İnsan ahir ve akıbetini hesaba katmadan iş yapıyor. "Şu an meşgulüm, sonrasına ileride bakarım" diyor. Ne olduğu ve daha nelerin olacağı hususlarında kendini gaflete düşürüyor. Böylesine gaflet içinde olanların büyük maksatları da mevzubahis değil. İstikbalini, güya yarınını düşünüyor, fakat yarını gaye olarak görmüyor. Yarının her zaman bugünden daha iyi olduğunu söylüyor. Nihai hedef gideceği yeri, akıbetini düşünmüyor. Ahirini düşünmediği gibi önceki ilk başlangıcını da düşünemiyor. Dünyanın içinde öylesine debelenip duruyor. Hülâsa; başlangıç ve son hususunda gaflet içinde bulunuyoruz. Bugünün insanı "sukr-ı tabiat" yani tabiat sarhoşluğu denen meşgalelerle meşgul.- Maalesef!Dünya tadı bal tadı,Dünya beni aldatı,