Kızgınlık hâlinde gözümüz bir şeyi görmüyor maalesef!

Neredeyse üç çeyrek asrı çoktan gerilerde bıraktığım ömrümün rutin işlerinden biriydi bu yaptıklarım.

Ecdat derdi; ya hayır söyle, ya da sus.

Çok çalışılsın, anlatılsın bu husus!

Ekilen tohumlar kalmamalı susuz.

Uzaklaşana yine de yanaşınız.

Bin bilsen de bir bilene danışınız!

Duyan olur mu sesimi, demez Hoca

Uzanıp yatmadı hiç boylu boyunca.

Çalışıp durdu karınca kararınca.

Gelin yabancı durmayın, tanışınız,

Bin bilsen de bir bilene danışınız!

HEY GİDİ HEY!

Yaşım ilerlemiş olmasına rağmen her sabah olduğu gibi yatağımı düzelttim, sağa sola konmuş eşyaları, kahvaltı tepsisini kaldırdım, karanlık bakan yarı açık dolabı, masayı sabunlu sularla sildim. Çiçeklerin suyunu değiştirdim, kurumuş, sararmış yapraklarını ayıklayarak odaya bahar kokulu sıcak bir hava vermeye çalıştım. Neredeyse üç çeyrek asrı çoktan gerilerde bıraktığım ömrümün rutin işlerinden biriydi bu yaptıklarım. İlaveten şimdi de yazdığım İTİRAFLARIMI okuyup "Eksiklerim var mı, yok mu" diye gözden geçiriyorum.

Hazinenin yolunu tarif ettik biz sana!

Kavuşmak istiyorsan, gitmelisin o yana!

Bendeniz Jale, anne ve babamla olan münasebetlerimi, yazdıklarımdan okurken olgun bir anne, şimdi nine olarak şahsımı, hâl ve hareketlerimi muhakeme edip hesaba çekmekten büyük bir haz alıyordum. Elimde değildi hakkı, doğruyu kabul etmemek! Evlatlarımın, hısım akrabalarımın, konu komşularımın gözüyle kendimi görmeye çalıştım mümkün olduğunca. Acaba seneler sonra onlar beni nasıl hatırlayacaktı Kin, nefret, öfke, kırgınlık dolu bir hissiyatla mı, yoksa acıma, merhamet, şefkat, hürmetle mi

Her şeyin bir sonu, her günün gecesi var.