Eski arkadaşlarımın hazin hikâyeleri beni kahretmişti!

Hayalimdeki hastaların iniltilerini dinlerken çaresizliğimi de fark ediyordum. En fenası da elimden bir şey gelmiyor olmasıydı.

Eski arkadaşlarımın hazin hikâyeleri beni kahretmişti. "Dertler gece depreşir" derler ya beni de öyle uykusuz bıraktı duyduklarım, gördüklerim.

Hayalimdeki hastaların iniltilerini dinlerken çaresizliğimi de fark ediyordum. En fenası da elimden bir şey gelmiyor olmasıydı. Olup bitenlerin suçlusuymuş gibi "Kapkaranlık geceler, yeter artık, beyazlayın!" diye bağırmak istiyordum. Uzun, karanlık koridorlardan rüzgâr gibi geçerken ölümün soğuk nefesini ensemde hissediyordum. Hayallerimden kurutulup kendimi Tanju'mun yanında, emin liman hane-i saadetimizde düşündükçe ferahlıyor olsam da çok yakinen tanıdıklarımın acı sonları içten içe beni kahrediyordu. Binler kere binler hâlime şükürler ediyordum lakin ÖLÜM hakikatini ve son nefesimi düşünmeden de kurtulamıyordum."Rahat ol! Bak geçti! Mümin olmak, doğru îmân ve itikat üzere bulunmak büyük bir nimet ve ayrıcalık"deyip kendi kendime kuvvet veriyordum.

Günün ilk ışıkları odaya süzülürken geceyi düşündüm. "O hayatları ben mi yaşadım" diye hayret ettim eski kendime.

Yaş iyice ilerleyince olmadık şeyler kuruyordum. Lüks evimiz hastane, kendimi hasta ve bir hastane odasındaymış gibi farz ediyordum. Her oda hasta iniltileriyle dolu, kulaklarım uğulduyor... Gece, sağlığından endişe ettiğim bir başka hastayı görmeye gittiğimde yatağın boş olduğunu görüp içimden bir şeylerin koptuğunu ve terminalde gitme sırasını bekleyen misafirin yola çıkışının derin sessizliğini bütün benliğimde hissediyor çaresizliğin en dehşetiyle yüzleşiyordum. Biraz sonra başka bir hasta, boş olan yatağı doldurdu hayallerimde. "Bu ahrete giden yolcu istasyonu boş kalmayacak!" dedim, inledim!

Vadesi dolan hastalar, sağlamlar fark etmedi bütün insanlar ecel şerbetini içti, bekledikleri sona kavuştular. Biz sırasını bekleyenler ise hâlâ derin gafletteydik maalesef! Gidenlerin akıbeti "iyi oldu, hiç olmazsa acıları dindi..." deniyorsa da dünyaya veda edenler gittiklerinde gördüler hakikati. Uyudular konuşamadılar, canları yandı inleyemediler, korktular bağıramadılar. İşte uğruna her şeyimizi verdiğimiz fâni dünyamız hakkında bildiklerimiz bilemediklerimiz, yaşayıp yaşamadıklarımız, bütün pişmanlıklarımız, duyduklarımız, duyamadıklarımız ne kadar çok şey var. Pek hazin değil mi