"Bu çocuğun ziyan olmaması lâzım"diyor, başka bir şey demiyordum!..

Başıma bir çorap örülmesinden endişeliydim.Maksadım bu taze yürekceğizi incitmemek. Hep onu düşünüyorum...

Ne yapmam lazım geldiğini bilemiyor, şimdiden damgalanmak ve problemli biri olarak görünmek istemiyordum. Üstelik çevreyi, insanları, idareyi, meslek arkadaşlarımı hiç ama hiç tanımıyordum. Başıma bir çorap örülmesinden endişeliydim.Maksadım bu taze yürekceğizi incitmemek. Hep onu düşünüyorum; "Bu çocuğun ziyan olmaması lâzım" diyor, başka bir şey demiyordum.

"Ah! Bu daha yavru..."

"Ana kuzusu..."

"Ailesi çok takva olmalı..."

"Üzerine fazla gidilirse ziyan olur..."

"Devletine, milletine düşman kesilir, insanlardan nefret eder..."

"Kötü bir muallimin eline düşerse incinir..." vs. vs... Aklıma neler gelmiyordu ki Küçük Reyhan hakkında düşündüklerimi saymakla bitiremem burada...

Kafam karmakarışık, zil çalınca doğru öğretmenler odasına gittim. Kulağım diğer meslektaşlarımda... Bir köşede çayımı yudumlarken öteki öğretmenler de bu meseleyi konuşuyor:

"Ya, görülmemiş şey!"

"Ah zavallı, ah zavallı!"

"Paşaköy çok tutucu bir köy derlerdi de inanmazdım. Türkiye'nin hiçbir yerinde böyle bir tablo görülmemiştir..."

"Tam gazetelik..."

"Ne gazetesi psikolojik..." diye uzun uzadıya yorumlardan sonra benim üzerime atıyorlar problemi:

"Yeni arkadaş hâlleder merak etmeyin."

"Ragıp Bey, belki aşırı tepki olur, sakın sıkma, yavaş yavaş ikna ederek açtır."

"Merak etmeyin sıkmam."

"Tabii, çocuk psikolojisini bilirsin."

"Eh!"

Buğday dolu başağı,

Hiç tutmazlar aşağı,

İftirayı bırakmaz,

Soysuzların uşağı!

Boyalı bayanlardan biri Eskişehir lüle taşından yapılma zarif ağızlığa ince bir sigara takar takmaz erkeklerden biri centilmenlik adına çakmağını çakarak yakıverdi. Vapur bacası gibi dumanını odanın ortasına üfleyerek yanındakiyle yine dalıyor söze:

"Kızcağızın başörtüsü o kadar sıkı bağlanmış ki... Azıcık dokunuyorum, açmaya çalışıyorum, nafile... İki eliyle iki taraftan sıkı sıkıya tutuyor, kessen bırakmıyor... Çok kararlı olduğu açıkça belli. Nasıl da beynini yıkamışlar"