Gözlerimden uyku dökülmesine rağmen, kalbim huzurla yoğrulmuş gibiydi. Zayıf omuzlarım, büyük bir davanın yüksek bir hizmetini taşıyordu.
Gecenin loş karanlığında duvarın dibindeki banka çöktüm. Başımı ellerimin arasına aldım. Sırtımda hâkîrenk, iri cepli, bilhassa filmcilerin giydikleri bir yelek vardı. Gözlerimden uyku dökülmesine rağmen, kalbim huzurla yoğrulmuş gibiydi. Zayıf omuzlarım, büyük bir davanın yüksek bir hizmetini taşıyordu. İşin ehemmiyetinin farkındaydım ve bu gayretler de hep o itimadı boşa çıkarmamanın bir neticesiydi elbette. Gelen ayak seslerine başımı kaldırdım. Ana giriş kapısına dikkatle baktım lakin görünürde bir şey yoktu. Sonra ters istikametten yanımda bitiverdiler çocuklar. Gülüştük, şakalaştık, çalışma odamda biraz meşgul edip gönderdim.Bağ, bostanım söküldü,Anlatamam el gibi,Kara saçlar döküldü,Dolaşırım kel gibi.Bu arada programımız da yayınlanmaya başlamıştı. Büyüklerimizden bir not geldi:"Bir insan biri hakkında müsbet veya menfi konuşuyorsa ona yorum katmayın, muhatabını da aynı şekilde konuşturun. Tek taraflı olmasın. Bizim için kul hakkı yememek, her şeyden mühimdir. Adil olmalıyız her zaman ve mutlaka…""Güzel yapmak çok yapmakla olur...""Hizmette sınır ve sinir yoktur.""İstişare eden kazanır."Bu geç vakitte istirahatini terk ederek gelen, bir nefer gibi çalışan, her gece elemanlarını düşünen, sofrasına bir yemek konulduğunda "arkadaşlarım da bundan yedi mi" diye soran, yemediklerini anlayınca da en kısa zamanda aynı menüden hazırlanmasının sözünü almadan yemeğine başlamayan merhamet timsali, bu asil insan Enver Abimizden başkası değildi. Bu sevdaya tutulalı kaç sene olmuştu Nice yılları, hep bu insanlara faydalı olma, din ve dünya saadetlerine kavuşmaya vesile olma heyecanıyla geçmişti. Çocuk denecek yaşta, dinç, güçlü bir delikanlıyken muhabbetin ehline düşmüştü. Kendini çok şanslı görüyordu. Onların dediklerini yaptı, pek çalıştı. Bu kadar senenin yazları, kışları, rüzgârları, fırtınaları, güneşleri onun nazik bedenini yıprattı. Böbreklerini bozdu, ameliyat oldu. Avuç dolusu ilaçla hayatını devam ettirdi. Ama onun çelikten daha sağlam iradesine bir şey olmadı. Yalnız haksızlığa, iftiraya uğradığına, arkadan vurulmaya, yanında çalıştırıp da ihanet edenlerin hâline acıyor, onların ebedîsaadetlerini yitirip mahv-u perişan olacaklarını düşünerek de üzülüyordu...