Bir yolunu bulup, müsaade isteyerekayrıldım saraydan
Benim sağım solum belli olmazdı.Sultan'ımın karşısındayine de bir pot kırarım endişesiyle işi aceleye getirdim.
Sultan'ımızın bu kadar ciddi olduğunu görmemiştim. Belli ki fevkalâde bir durum vardı. Mahcup bir suçlu gibi boynumu büktüm."Bundan sonra teşrif buyurduğunuz cami-i şerife geleceğim Sultan'ım" deyip söz verdim O da "Söz mü" diye üç kere sıkı sıkıya tekrar ettirdi. Hava epey yumuşamıştı. İncitecek bir şey yaparım korkusuyla oldukça dikkatliydim. Benim sağım solum belli olmazdı, yine de bir pot kırarım endişesiyle işi aceleye getirdim. Bir yolunu buldum muhabbetle kucaklaşıp müsaade istedim ve ayrıldım saraydan.Dışarıda zaptiyeleri görünce önümüzdeki cuma günü hangi cami-i şerife gidebileceğini sordum, öğrendim. Unutkanlık dâhil, başka bir yanlışlık yapıp sözümde durmamak gibi hata işlememeliydim. Herkese; "Sözünde durmamak, münafıklık alâmetidir" deyip nasihat eden Behlül'ün, yemin eder gibi sözünü verdiği yere gitmemesi olacak şey değildi. Neticesini iyi düşünüp hazırlıklı olmalıydım.Bir haftayı bu hissiyat içinde âdetâ iple çektim. Cuma günü erkenden kalktım. Dicle'de boy abdesti aldım. Temiz elbiseler giyindim, güzel kokular süründüm. Sultan'ımızın gittiği camiye gittim, hatta görebileceği bir yerde uzun müddet ayakta kaldım ki "Yine neredesin, niçin gelmiyorsun" demesin Sonra safların münasip bir yerine oturdum. Huşu içinde yapılan vaaz ve hutbeyi dinledim.Harun Reşid Sultan'ımın kıldırdığı namaz başlayınca bende tuhaflıklar oldu. İki rekât farz namazı bitirmeye çok niyetliydim ama tamamlayamadım. Cemaat secdeye varınca bir yolunu buldum camiyi terk ettim. Namazdan sonra beni aramış, göremeyince adamlarına sormuş. Onlar da "Buradaydı ama cemaatin çıkışında sırra kadem bastı" demişler. "O, niçin beni beklemedi" diye kızmış, tekrar huzuruna çağırttı.- Doğru söyle! Namazı niçin terk ettin Behlül- Sultan'ım hususi bir hâl, söyleyemem!- Ne demek hususi hâl Anlamam, cevap ver!