"Keşke gelmeseydim, bu durumu hiç görmeseydim. Paraya ihtiyacın var! Allah aşkına doğru söyle... İneklerim var, satar hemen yetiştiririm…"
Bu basit entrika muhayyilemi daha beter alevlendirdi. Bir taraftan çarpılmış gibiydim. Bilgisayarın boş yeri, sandalye, dolaplar, uzun boş duvarlar, toplanmış yolluklar karşısında duruyor; "Oh, ne manzara, ne manzara!" diye bir türlü kendimi toparlayıp ayrılamıyordum. Ne zaman sonra köyden gelen arkadaşımı hatırladım. Kapının arkasına âdetagizlenmişti:- Keşke gelmeseydim, bu durumu hiç görmeseydim. Paraya ihtiyacın var! Allah aşkına doğru söyle... İneklerim var, satar hemen yetiştiririm…- Allahü teâlâ razı olsun kardeşim. Ama teklifine nihayetsiz memnun oldum.- Ne demek Ragıp Efendi- Ben de ilk defa seninle şahid oldum bu hadiseye. Bundan daha vahimini görmedim.- Ooo seninki de ne ki, piyasada neler oluyor bir görsen!- Biz alışık değiliz ondan ağırımıza gitti!- Rüyamda görsem inanmazdım…- Aynen…- Size nazar değdi.- Evet.- Bütün gözler üzerinizdeydi.- Doğru dersin, onun için pek şaşaladım.- Bunlar insanı olgunlaştırır da…- Nimet bilmek lazım… dedim.Şaşkınlığım geçmişti…Zoraki de olsa, arkadaşım üzülmesin diye gülümsüyordum.- Hadi içeri gir.- İstersen başka zaman. Evdekiler üzgün, rahat edemem… dedi, müsaade istedi.- Nasıl rahat edemezmişsin canım- Ama emin olunuz, bu sırrı muhafaza edeceğim. Köye gidince kimseye anlatmayacağım, zihnimde mukaddes ve mübârek bir şey gibi bu hatıra saklı kalacak, inşâallah.- İnşâallah! Lâflarınızdan bir şey anlamıyorum hadi içeri dedim.- Israr etmeyiniz lütfen! Sizi gördüm, müsaade et gideyim…- Niye- Ben hâlden anlarım. Yanlış da değil bu yaptığım...Fazla bir şey söylemedim. Köylüm haklıydı. Ben de olsaydım öyle yapardım.Eve haber vererek arkadaşımın koluna girdim. Bir hain, bir suçlu heyecanıyla dışarı çıktım. Kapı önünde sıra sıra dizili arabaların sanki birdenbire kapıları açılacak, içlerinden yüzlerce sayısız icracı ellerinde senetlerle üzerime üzerime yürüyecekler sandım. Sanki sarsılmaz denilen radyetemel duvarlar sallandı. İçim çalkalandı. Sanki o an birileri beni yakalayıp boğacaklardı. Bu alışık olmadığım, tarifi zor günün hiddetini, insanların acımasızlığını şimdi yeniden yaşıyormuşum gibi içimde duyuyorum.