"Allahü teâlâya yemin ederim ki, yanımda bundan başka param olsaydı, Kur'ân-ı kerîme tazim için hepsini verirdim"
Behlül Dânâ:- Herkesin her gün, her saat başı, kendi nefsine sorması lazım gelen bir suâl Sultan'ım! Bu meseleyi iyi anlamalıyız!- Bir gün ziyaretime gelen İmâm-ı Ebu Yusuf'a, hazret-i İmâmı sordum.- O zaman vefat etmişti değil mi- Çoktan. Ebu Yusuf şöyle anlattı:"Haramdan nefret eder, imtina eder, pek sakınırdı. Dinde bilmediği hiçbir şeyi söylemezdi. Allahü teâlâya itaat ve ibadet etmeyi şiar edinmişti ve O'na isyan etmemek için elinden geleni yapardı. Dünyayı sevenlerden, dünyaya düşkün olanlardan mümkün olduğunca uzak dururdu. Az konuşur, çok düşünürdü. Eğer bir soru sorulsa ve cevabını bilse söyler ve daima doğruyu söylerdi. Eğer bunun gayrısı bir mesele olsa, hak üzere kıyas edip ona tâbi olur, bunda dinini çok kayırırdı. İlim ve malını Allah yolunda dağıtırdı. İnsanlardan hiç kimseye ihtiyacı yoktu, O yalnız Allahü teâlânın rahmetine kavuşmayı ve rızasını kazanmayı düşünürdü. Hiç kimseye tamah etmez. Gıybet etmekten çok uzaktı. Bir kimseyi hayırdan, iyilikten başka şey ile anmazdı."- Sultanım! Bu saydıkların salihlerin, evliyanın ahlakıdır.- Dahası var...- Mahzuru yoksa efendim can-ı gönülden dinliyorum.- İmâm-ı Âzam oğlu Hammad'ı okusun diye başka bir hocaya göndermiş. Oğlu, Fatiha suresini sonuna kadar ezberlemiş. Hazret-i İmâm, bu ilk dersine karşılık oğlunun hocasına beş yüz akça hediye etmiş. Başka bir rivayette bin gümüş...Oğlunun hocası, parayı çok görmüş:"Ne yaptım ki bana bu kadar para gönderdiniz" Hazret-i İmâm yanına gidip buyurmuşlar ki:"Az bile. Bu kadar büyük işe küçük hediye ile yetindiğim için özür dilerim. Oğlumun öğrendiğini az görme! Allahü teâlâya yemin ederim ki, yanımda bundan başka param olsaydı, Kur'ân-ı kerîme tazim için hepsini verirdim"- Çok büyükler onlar çook! Anlatmakla bitmez ki.Vakit geçmeden öğren farzı sünneti!Sakın ha kötülere etme minneti!Doğruya uyarsan bulursun Cenneti,Allah için muhabbet, büyük bir nimet,