AŞÛRÂ GÜNÜ VE KERBELÂ OLAYININ ÜŞÜNDÜRDÜKLERİ (9)
AŞÛRÂ GÜNÜ VE KERBELÂ OLAYININ ÜŞÜNDÜRDÜKLERİ (9)
PROF. DR. YUSUF ÖZERTÜRK
KERBELANIN HATIRLATTIKLARI VE ÇIKARILACAK DERSLER
MUÂVİYE'NİN HALİFE OLMASINA GÖTÜREN OLAYLAR
*Muâviye bin Ebu Süfyân, Ebu Süfyân bin Harb'in ve Hind bint Utbe'nin oğludur. Babası Ebu Süfyân, başından beri İslâm'a cephe almış ve Dârünnedve'de toplanıp, Hz.Resûlullah'ın(sav) öldürülmesine karar veren müşriklerin arasındaydı. Ebu Süfyân, müşriklerin Müslümanlara karşı yaptıkları savaşlara malıyla canıyla katıldı. Ebu Cehil'in Bedir harbinde öldürülmesinden sonra Ebu Süfyân Mekke müşriklerinin reisi oldu. Ve Bedir'in intikâmını almadıkça yıkanmayacağına yemin etti. Uhud savaşına müşrik ordusu kumandanı olarak katıldı. Karısı Hind de diğer müşrik kadınlarıyla birlikte def çalarak Kureyş ordusunu teşvik ediyordu. Hind, kölesi Vahşi'ye Hz.Peygamber'in amcası ve İslâm'ın yılmaz savunucusu Hz.Hamza'yı şehid ettirdi. Bununla da yetinmeyip, Hz.Hamza'nın ciğerini çıkartıp ağzında çiğnemişti. Karı- koca bir ölçüde Bedr'in intikâmını almışlardı. Ebu Süfyân Hendek gazvesinde de müşriklerin kumandanlığını yaptı. Ebu Süfyân Mekke'nin Müslümanlar tarfından fethine (M.630) kadar Müslüman düşmanı olarak yaşamıştır. Muâviye de babasının yolunu takip etmiştir. Ebu Süfyân, Mekke'nin fethiyle beraber, çocukluk arkadaşı, Hz.Peygamber'in amcası Hz.Abbas bin Abdulmuttalib'in aracılığıyla, oğlu Muâviye ile birlikte Müslüman olmuştur. Daha sonra da Hz.Hamza'yı (r.a)öldüren Vahşi Müslüman olmuştur. İslâmiyette kindarlık ve kin gütme, intikâm alma yoktur. İslâm'da hukuk ve adalet vardır. İki Cihan Serveri (Dünya ve Âhiretin efendisi), Allah'ın, âlemlere rahmet olarak gönderdiği o şanlı Peygamber, güç eline geçmişken, kendisine yapılan ciğersuz muamelelerin intikâmını almak fırsatını yakalamışken ne yaptı dersiniz O, rahmet Peygamberi hem kendisini öldürmek isteyenleri hem de sevgili amcası Hz.Hamza'yı öldüreni ve ciğerini dişleyeni affetti. Ey şanlı Resûl! Senin gibi âlîcenap bir insan şu cihana acep gelmiş midir O, rahmet Peygamber'i affetmekle de kalmadı, 'müellefe-i kulûbdan (gönlü İslâm'a ısındırmak için) sayılan hem Ebu Süfyân'a hem de Muâviye'ye Huneyn gazvesi ganimetlerinden yüklüce bir pay verdi. Ebu Süfyân ve Muâviye buna pek memnun oldular. Böylece Hz.Resûlullah sadece sözde değil, özde de İslâm'da kin-garez ve intikâm olmayıp, affetme, merhamet etme olduğunu fiilen göstermiş oldu.
*Muâviye Şam valisi iken, halife olan Hz.Ali'ye (r.a) biât etmeyip (halifeliğini tanımayıp) başkaldırdı. Hz.Ali bunun üzerine Muâviye ile savaşmak mecburiyetinde kaldı. İki ordu Fırat nehri kenarında, Rakka'nın doğusunda bulunan Sıffın'da karşılaştılar (657). Hz.Ali (r.a), Muâviye'ye son bir defa daha elçiler göndererek, bozgunculuktan vazgeçmesini ve kendisinin halifeliğini tanımasını, böylece de Müslüman kanının dökülmesine sebep olmamasını istedi. Muâviye, Hz.Ali'nin bütün tekliflerini reddetti. Bunun üzerine Hz.Ali için savaşmaktan başka çare kalmamıştı. Hz.Ali şiddetli bir taarruzla Muâviye kuvvetlerine saldırdı. Şam ordusu dağılma noktasına geldi ve savaşı Hz.Ali kazanmak durumuna gelince, Muâviye ve yardımcısı Amr bin el Âs hileye başvurarak, iktidar uğruna kutsalı kullanmaktan çekinmediler. Askerlerin mızrakları ucuna Mushaf-ı şerifleri (Kur'ân nüshaları) taktırarak, Hz.Ali ordusuna dönüp 'Kur'ân'a karşı mı savaşacaksınız' diye algı operasyonu yaptılar. Hz.Ali, bunun bir savaş hilesi olduğunu, bu oyuna gelinmemesini, savaşın kazanılmak üzere olduğunu söylemesine rağmen, ordudaki Iraklı (kûfeli) askerler (Bunlar daha sonra ordudan ayrılıp, Hz.Ali'ye düşman olan Hariciler olacaktır.) 'Biz Kur'ân'a karşı savaşmayız' diye direttiler. Hz.Ali'nin ikna çabaları sonuçsuz kalınca, Amr bin el Âs'ın kurnazlığıyla Muâviye bu durumdan yararlandı. Ve 'Hakem olayı' hilesi sonucu olarak da, Muâviye hem yenilgiden kurtuldu, hem de Kendi halifeliğini Şam bölgesinde kabul ettirdi. Hz.Osman'ı (r.a) katletme fitnesinden sonra Hz.Ali bir de Harici fitneleriyle uğraşmak durumunda kaldı. Neticede Hz.Ali, Kûfe'de bir mescidde namaz kılarken Haricilerden Abdurrahman ibn-i Mülcem tarafından hançerlendi. Birkaç gün sonra da vefat etti (m.661). Bu gelişmelerin ardından Muâviye, Kudüs'te 'Emirü'l-mü'minin' unvanıyla halktan seçimsiz, zoraki biât aldı. Bu arada Iraklılar da Hz.Ali'nin büyük oğlu Hz.Hasan'ı halife seçmişlerdi. Muâviye Hz. Hasan'la savaşmak için Irak üzerine yürüdü. Iraklılar, Hz.Ali'ye yaptıkları ihanetin bir benzerini de Hz.Hasan'a yaptılar ve ordu içinde isyan başlattılar. Bunun üzerine Hz.Hasan, Iraklılara artık güvenmediğinden Muâviye'ye bazı şartlar ileri sürerek sulh yolunu tuttu ve Muâviye'ye biât etti. Muâviye Hz.Hasan'ın ileri sürdüğü bütün şartları kabul etti. Bu şartlardan biri de, Muâviye'den sonra halife tayinle değil, seçimle gelecekti. Böylece Muâviye'nin önünde halifeliği için bir engel kalmamıştı. Muâviye m.661 yılında sülalesinin ismiyle anılan Ümeyye oğulları devletini, yani 90 yıl hüküm sürecek olan Emevî devletini kurmuş oldu (1,2,3).