Aşûrâ günü ve Kerbelâ olayının düşündürdükleri -12-

Aşûrâ günü ve Kerbelâ olayının düşündürdükleri -12-

PROF. DR. YUSUF ÖZERTÜRK

KERBELÂ'NIN HATIRLATTIKLARI VE ÇIKARILACAK DERSLER

NETİCE-B

HZ. HÜSEYİN'İN(ra) MÜCADELESİ SALTANAT MÜCADELESİ DEĞİLDİ * Muâviye, hilafeti, istişare, seçim yoluyla değil de, siyasi ve askeri mücadeleler sonucunda elde etmişti. Muâviye, Hz. Hasan(ra) ile yaptığı anlaşma gereği olarak, kendinden sonra gelecek halifenin seçimle(istişare yoluyla) gelmesini kabul etmişti. Lakin Muâviye anlaşmaya uymamış, sağlığında oğlu Yezid'i veliaht tayin etmişti. Böylece o zamana kadar seçimle işbaşına gelen halifenin, tayin usuliyle (babadan oğula) gelmesinin yolunu açtı.

*Hz. Peygamber(sav) sağlığında bir veliaht tayin etmemişken, ilk dört halife de seçimle gelmişken, Muâviye, ne Hz. Peygamber'in (sav) ve ne de Hulefâ-yi Râşidîn'in yolunu takip etti. Muâviye, İslâm'ın esas aldığı Şûrâ(danışma-seçim) yerine, kayıtsız şartsız itaât anlamını içeren 'Biât' usülünü getirmiştir. Muâviye'nin ölümünden sonra oğlu Yezid halifeliğini ilan etti. Yezid gençliğinde bâdiyede (çölde bedevi hayatı) yaşadı. Yezîd burada bedevî hayatının şartlarına göre büyüdü. Bu arada içki ve eğlence hayatını tanıdı. Yarış atları ve av köpekleri edindi, şiirle meşgul oldu. Böyle birisinin Müslümanların yönetimine gelmesi kabul edilemezdi. *Hz. Hüseyin(r. a) âlim ve fâzıl bir kişiydi. O, Hz. Resûlullah'ın(sav) terbiyesinde ve eğitiminde yetişmişti. Hz. Hüseyin, Kur'ân ve sünneti rehber edinmiş, Dedesi ve babası Hz. Ali(ra)'in yolunu takip ediyordu. Hz. Hüseyin, Halifeliğin, Hz. Peygamber ve Hulefâ-yi Râşidîn'in uygulamaları gibi uygulanmasını istiyordu. Halbuki Muâviye halifeliği saltanata evirmiş, Yezid de aynı yolda yürümeye kararlıydı. Bu bakımdan Hz. Hüseyin'in mücadelesi basit bir dünyevî saltanat mücadelesi değildi. O'nun mücadelesi, Adaleti yerleştirmek , şûrâyı tesis etmek ve hayrı, iyiliği yaymak içindi. Hz. Hüseyin bunun için mücadele etmiş ve bu uğurda şehid olmuştur. Kerbelâ hadisesi bu zaviyeden değerlendirilmelidir.

ŞÎA KERBELÂ'YI KÜLT HALİNE GETİRDİ

*Hz. Hüseyin(r. a)'in Kerbelâ'da siyasi iktidar uğruna hunharca katledilmesi Müslümanlar, özellikle de Şia arasında derin yaralar açmıştır. Hadiseden sonra çeşitli mezheplerin( Şiilik, Caferilik, Zeydilik, Kızılbaşlık, Alevilik ve Bektaşilik) mensuplarınca vaka ile ilgili çok sayıda eserler verilmiştir. Bunların başında, Hz. Hüseyin'in şehid edilmesini anlatan çeşitli 'Maktel-i Hüseyin(maktelü'l Hüseyin) adı verilen mersiyeler(ağıtlar) gelmektedir. Ayrıca 'Taziye' adı verilen ve özel kıyafetler, çeşitli ritüellerle (siyah giysiler, alına kırmızı şeritler bağlayarak, zincirle, urganla, yumrukla, vs. ile vücutlarına eziyet etmek) icra edilen yas merasimleri de yapılmaktadır. Daha sonra bu ritüeller, Şiiliği canlı tutan sosyal ve siyasi hayatın bir nevi şiarı haline evrilmiştir. Zamanla Şiilerin Hz. Hüseyin'e olan aşırı sevgileri ve Türbesini ziyaret etmenin 'Hac'sevabı kazanmak gibi algılanması, Hz. Hüseyin'in hayatını efsanevi bir hüviyete ve Kerbelâ'yı da kutsal bir beldeye büründürmüştür. Özellikle Şii müelliflerin, mezhebi gayretlerinin bir neticesi olarak yazdıkları Hz. Hüseyin'in şehadet hikayesi senelerce anlatılmış, okunmuş ve olayla ilgili yeni inançlar gelişip, yayılmıştır. Bu gelişmeler zamanla bâtıni bir anlayışa evrilmiş ve'Hz. Hüseyin'in şehadeti ve Kerbelâ adeta bir 'KÜLT' haline dönüştürülmüştür. *Diğer taraftan Sünnî Müslümanlar da, Hz. Hüseyin'in Kerbelâ'da katledilmesini ciğer-suz bir hadise olarak kabul etmelerine ve üzülmelerine rağmen, hadiseye bir 'hak ve adalet mücadelesi' olarak bakmayıp, Sünnîlikte yas tutmaya cevaz verilmediğini ileri sürerek, olaya gereken hassasiyetleri göstermediler. *Şia, Ehl-i Beyt mensuplarını masum (günahsız) olarak kabul eder. Bu sebeple de 'İmamete seçimle, şûra ile değil, onların soyundan gelen imamlar geçmelidir' derler. Sünnî alimlere göre, Ehl-i Beyt' mensupları Hz. Peygamber(sav)'in soyundan gelme şerefine nail olmalarına rağmen hiçbir zaman hata ve günah işlemekten korunmuş değillerdir. Zira 'İsmet'(masumluk) sıfatı sadece peygamberlere mahsus bir sıfattır. Bu bakımdan hilafete; kabilesine, ırkına, Ehl-i Beyt'ten olup, olmamasına bakılmaksızın, Allah'ın ölçülerine uyan, yani liyakatli ve ehil olan her kişi seçilebilir. KUR'ÂN'DA HİLAFET(DEVLET BAŞKANLIĞI) TARİF EDİLMEMİŞTİR