Allah'ın Nizamı İslâm (13)
Prof. Dr. Yusuf Özertürk
İSLÂM'IN KAYNAKLARI
A-KUR'ÂN
Kur'ân'ın Muhtevası
3- Hak -Adalet-Devlet
HAK –ALLAH HAKKI
*Haklar genel olarak dört kısımda incelenebilir. Sadece Allah'a ait olan haklar, Allah hakkının baskın olduğu kul hakkıyla müşterek haklar, Kul hakkının baskın olduğu Allah hakkıyla müşterek haklar ve kul hakları.
a-Sadece Allah'a ait olan haklar(Allah'ın kulları(ibâdı) üzerindeki hakları(Hukûkullah): 1-Allah'ı yegane yaratıcı ilâh olarak tanımak, O'na, Kur'ân'da ve Hz. Resûlellah'ın(sav) bildirdiği gibi iman etmektir. 2-Allah'ı tek otorite olarak bilmek ve O'na hiçbir şeyi/ kimseyi ortak etmemek. 3-Allah'ın emrettiklerini(ibadetler: Namaz, Oruç, Hac, Zekât, Cihad ve dig.) yapmak, yasakladıklarından da (haramlar: Öldürme, Zina, İçki ve dig. ) kaçınmak. 4-İyiliği-hayrı tavsiye edip, kötülükten-şerden vazgeçirmeye (Emir bi'l-ma'rûf ve nehiy ani'l-münker) çalışmak. 5-Ganimetlerden ve madenlerden elde edilenlerden beşte biri. 6-İbadet niteliği taşıyan cezalar (kefaretler). 7-Umuma açık mescidler, yollar, deniz, nehir, orman, vs yerlerden faydalanma. Allah hakları, af, kaldırma ve düşürme ile iptal edilemez. Ancak İslâm'da, zaruret hallerinde(hasta-yolcunun orucu kaza etmesi, oruç tutmaya gücü yetmeyenin fidye vermesi, vs) kolaylıklar getirilmiştir. Allah'ın haklarıyla ilgili olarak Hz. Peygamber (sav) şöyle söylemiştir; "Ey Muâz! Allah'ın kulları üzerindeki hakkı nedir bilir misin Diye sorar. Muâz, 'Allah ve Resûlü daha iyi bilir' der. Resûlellah, Allah'ın kulları üzerindeki hakkı, Kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamaları ve O'na ibadet etmeleridir" der. (Müslim, İman-48).
b-Allah hakkının baskın olduğu kul hakkıyla müşterek haklar:
*Bu haklar arasında, kişilerin namus ve şereflerine halel getiren sözler ve davranışlar sayılabilir. Bunlardan birisi de 'Kazf' ve neseb inkârıdır. İslâm'da, kişilerin şeref, haysiyet ve iffet dokunulmazlığı önemlidir. Bu bağlamda sayılan 'Kazf'suçunun hem maddî hem de manevî cezası vardır. Kazf; bir kişinin/kişilerin, akıllı, iffetli olan başka kişi/kişilere bilerek zina isnadında(ithamında) bulunmasıdır. Aynı şekilde bir kişinin sahih olan nesebini reddetmesi de kazif cezasını gerektirir. Kazf, sözle veya yazıyla yapılır. Kazf'in, kadın-erkek, müslim-gayrimüslime yapılması önemli değildir. Kime yapılırsa yapılsın fark etmez ve suçtur. İlk Kazf suçunu, münâfıkların reisi Abdullah bin Übeyy, Hz. Aişe(r.a) validemize çok çirkin bir yalanla iftira atmasıyla (ifk hadisesi) işlemiştir. Hz. Aişe ve Hz. Ebu Bekir ailesi bu hadiseyle çok acı çekmişlerdir. Bunun üzerine Allah, Vahiy ile Hz. Aişe'yi temize çıkarmış, masum ve iffetli bir kimseye 'zina' iftirası atan münâfıkları da şiddetle zemmetmiştir(1). Daha sonra iffetli kişilerin şeref ve haysiyetlerinin koruma altına alınması maksadıyla 'Kazf' adında bir suç tanımı yapılarak bir hukuk ilkesi haline getirilmiştir. Bu suçu işleyenlere hem maddî ceza ve hem de mahkemelerde şahitlikleri de kabul edilmeyen güvenilmez kişi tanımıyla mânevî ceza öngörülmüştür.

4