Rasyonaliteyi Aşınca Dünya

Modernlik mentalite olarak insanın muhatap olduğu dünyanın bir şekilde aklın kategorilerine sığabileceğini; aklın kategorilerinin tüm dünyayı, evreni ve ilişkileri kavrayabileceğini ve kapsayabileceğini varsaymıştır. Böyle bir varsayımı temele yerleştirirken "aşkın" olanı dışarıda bırakmakta; aklın kategorileri tarafından kavranamayacağını düşündüğünden ona karşı ya ilgisiz davranmakta, ya akla uygun yeniden tanımlamakta ya da reddetmektedir.

Esasen bugüne gelinceye kadar modernite ile din arasındaki temel gerilim noktası da buradan çıkmaktadır. Dikkat edilirse dini batıl itikat ya da hurafeler zinciri olarak kabul eden yaklaşım okunan modernleşme tarihinin içinde oldukça belirgindir. Ortaçağ'da egemen olan "saçma olduğu için inanıyorum" mottosu, bir anlamda din ve rasyonellik arasındaki gerilimi anlatması bakımından önemlidir.

İnsanın rasyonelliğine olan vurgu, onun rasyonel tercihler yapacağı, tercihlerini aklın işlemleri ile belirleyeceğini içermektedir. Fakat bu rasyonellik vurgusu postmodernlikle birlikte tam tersine dönmüştür ki, günümüzde mitolojilerin geri dönüşü ile tercihlerde duygu ve arzuların öne çıkması bu sebepledir. Şimdi gerçekliğin bizzat objektif koşullar içinde ortaya konmasından vazgeçilmiştir. İnsanların hissettikleri, arzuları bizzat gerçeklik haline gelmiştir.

İnsanlarla ilişkiler bu bağlamda farklı bir biçim kazanmıştır. Söz gelimi; karşınızdaki muhataba eylemleri ile ilgili yorumda bulunurken bizzat yaptıklarını eleştirebilirsiniz. Eleştiri konusu şeyler muhatabınızda bizzat birer "gerçeklik" olarak vardırlar. Fakat muhatabınız söylediklerinizden rahatsız olmuştur. Rahatsızlığı gerekçesini şöyle belirtir; "bunları söylemekle bana kendimi kötü hissettirdiniz." Dolayısıyla burada önemli olan muhatabın ne hissettiğidir yoksa eylemlerin negatifliği değildir. Böylece "sübjektif" olan öne çıkmıştır hatta merkeze alınmıştır. İşte postmodern olan tavır budur.

Toplumlarda gündelik hayatın akışı elbette rasyonelliğin çerçevesi içinde dönmektedir. İnsanlar bu rasyonelliklerine daha önceki tecrübelerini ve hatta duygularını da ekleyerek hareket etmektedirler. Nasıl davrandıkları zaman nasıl sonuçlar alacaklarına dair akli melekelerini işletmektedirler. Meselâ; insan ilişkileri, para kazanma, daha çok kar elde etme vb. Fakat yine de insanların tamamen rasyonel davrandıklarını iddia edemeyiz. Zira hayatı kavrayış biçimleri, ihtiyaçları, tecrübeleri ve duyguları çerçevesinde daha farklı davranışlar da gerçekleştirirler. Dolayısıyla hayatlarında rasyonaliteye uymayan eylemlerde bulunmaları hiç te az gerçekleşen bir şey değildir.