Modernizm üzerine yapılan tartışmaları salt "entellik" çerçevesinde okumak yanlıştır. Bugün ekonomiden eğitime, tarımdan ulaşıma kadar gündelik hayatın pratiklerine dair sorunlardan bahsederken, bunların içinde yaşanan dünyanın paradigmasından bağımsız ele alarak halledilebileceğini düşünmek büyük bir safdilliktir. Dolayısıyla bu durum bizi ister istemez tüm dünyada geçerli olan paradigmaya yani (post)modernizme götürecektir.
"Modern" kavramı hem Batı'da hem de batı dışındaki toplumlarda halk nezdinde prestijini korumaktadır. Hatta Batı dışındaki itibarı daha yüksektir denilebilir. Zira Batı dışı toplumlar Batı karşısında yaşadıkları yenilgileri zihni arkaplanlarında tutarak "modern" olanı ithal etmeye çalışmışlardır. Aslında modernizm karşısında Batı dışı toplumların ikircikli bir tutuma sahip olduğu söylenebilir; bir yandan karşısında yenildikleri için negatifleyen, ancak diğer yandan ulaşılması gereken hedefleri barındırdığı için olumlanan.
Fakat modernizm tartışmaları tamamen tikeller (parçaları) üzerinden konuşulmaktadır. Tüketim, bilgisayar, telefon vb. Halbuki bir kısmı teknoloji, bir kısmı gündelik hayatla ilintili bu kavramlar ancak bir paradigmaya referansları itibarıyla daha sağlıklı olarak tartışılabilir.
Bilhassa Batı dışı toplumlar söz konusu olduğunda "modernlik" denilince modern kıyafet, cafeler, tüketim nesneleri, güzel arabalar ve evler vb. konuşulmaktadır. Bu açıdan özellikle şehirleşmeye başlayan Batı dışı toplumlarda bunlar öncelikle bir "özenti"nin konusudurlar ve hedef haline gelirler. Halbuki modernlik Batı dışı toplumlara öncelikle bir yaşam tarzı olarak girer ve giderek zihniyet oluşturur. Açıkçası 300-350 yıllık modernleşme sürecimizde gelinen nokta, modern zihniyetin giderek yapılaşmış hale gelmesidir. Tam da bu sebeple artık post/modernlik karşısında özellikle müslüman toplumların yaşadığı teslimiyet duygusu yaygınlaşmış görünmektedir. Dolayısıyla bundan başka bir dünya ve yaşam tarzının imkanına müslümanlar bile pek inanıyor görünmemektedirler.
Modernizm bir dünya görüşü olarak kapitalizmden bağımsız olarak okunamaz. Başından beri kapitalizmin geç(ir)miş olduğu aşamalar bugün küresel dünyada yaygın bir politika oluşturmuştur. "Birey" üzerine dayanan hatta bireyi kutsayan kapitalizmin önemli sonuçlarından birisi gelir dağılımındaki adaletsizliktir. Paradan para kazanan ayrıcalıklı gruplar yaratmaktadır. Yapısal olarak geçirdiği krizler de belirli periyotlarla kendisini göstermektedir. Buna göre dünyanın yakın geleceği kitlelerin marabalaştırılması ve mülksüzleştirmeye işaret etmektedir.