Ülkemiz eğitimden sağlığa, ulaştırmadan altyapıya, savunma sanayinden turizme kadar her alanda son 20 yılda çok önemli dönüşüme tanıklık etti. Tüm alanlarda devasa yatırımlar yapılarak Türkiye'nin güçlü bir ülke olarak bölgesinde ve dünyada öne çıkmasının önündeki engeller birer birer kaldırıldı. Turizm alanı da bu dönüşümde önemli bir itici güç haline geldi. Özellikle 2018 yılı sonrası kültür ve turizmin harmanlanması ve ülkemizin önemli imkânlarının turizm kapasitesini artıracak şekilde kullanılması bu desteği geliştirerek sürdürülebilir bir dinamizme kavuşturdu. Turizm, ülkemizin artık en önemli ihracat kalemlerinin başında geliyor.
Turizmde son dönemde yakalanan bu büyük başarı bir tesadüf değil, tam tersine tanıtımdan turizm destinasyonlarının niteliğinin artırılmasına, kültürel turizmden gastronomi turizmine kadar gerçekleştirilen çok sayıda stratejik adımın bir sonucudur. Dolayısıyla, bu stratejik adımlarla ülkemizin turizm gelirleri krizlere dayanıklı ve sürdürülebilir bir evreye taşınabilmiştir. Bu yazıda kısaca bu stratejik adımlara ve bu başarı hikâyesinin arka planına değineceğiz.
Etkin ve Kapsamlı Tanıtım
Kültür ve Turizm Bakanlığı bu kapsamda ilk adımı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansını (TGA) kurarak attı. Öncelikle TGA ile birlikte ciddi bir tanıtım atağı gerçekleştirildi. TGA çatısı altında devlet ve sektör paydaşları el ele vererek Türkiye'nin turizm potansiyelini 200'den fazla ülkede tanıtmaya başladı. Diğer taraftan, hedef pazarlarda çeşitlilik yaratılmaya odaklanıldı.
THY'nin uçtuğu her destinasyon hedef pazar olarak belirlendi ve gerek TGA'nın pazarlama çalışmaları gerekse de geleneksel ve online tur operatörleri ile THY ve diğer havayollarıyla beraber gerçekleştirilen arz güvenliği ve ortak reklam çalışmalarıyla yoğun ziyaretçi alınan pazar sayısı artırıldı ve çeşitlendirildi. Bu faaliyetler kısa sürede sonuç vermeye başladı. 2017 yılında 37 milyon 969 bin 824 olan ziyaretçi sayısı bir yıl sonra 2018 yılında yaklaşık 9 milyon artarak 46 milyon 112 bin 592'ye yükseldi. Stratejik adımların sayısı artırıldığı için bu artış 2024 yılında 62 milyon 269 bin 890 gibi tarihi bir rekora ulaştı.
Turizm Arzında Artan Çeşitlilik
Elbette bu artışların tek başına etkin ve kapsamlı tanıtımla sağlanabilmesi mümkün değildir. Bu kapsamda en önemli dönüşüm turizm arzında çeşitliliğin artırılması oldu. 2018'e kadar ciddi oranda deniz, kum, güneş ile sınırlı olan turizm ürünü gastronomi, doğa, cruise, bisiklet, spor, inanç rotaları, macera, mavi yolculuk, arkeoloji, kültür turları, sağlık, tren, festivaller gibi 60'tan fazla ürün ile çeşitlendirildi. Portföyü bu kadar zenginleştirilen turizm arzının süresi de genişlemiş oldu. Sonuçta turizm sezonu 12 aya çıktı ve 81 ile yayılmaya başladı.
Örneğin, turizm hareketlerinde yeni lezzetleri tatma motivasyonu önemli bir yer tutmasına ve Türk mutfağı zaten uluslararası düzeyde çok tanınan ve beğenilen bir gastronomi geleneğine sahip olmasına rağmen son döneme kadar bu potansiyelin üzerinde çok durulamadı. Son dönemdeki strateji değişikliği ile tanıtımlarda da ön plana çıkartılan gastronomi, artık turizmde Türkiye için güçlü bir alternatif olarak yerini aldı. Bu noktaya gelebilmek için ülkemizin önemli turizm destinasyonlarına 'gastrocity' kimliği kazandırmanın adımları atıldı. Bu çabalar kısa sürede meyvelerini vermeye başladı. Önce İstanbul'un, ardından İzmir, Bodrum ve Muğla'nın, ve en son olarak da Kapadokya'nın alanında dünyanın en saygın seçkisi olan Michelin Rehberi'ne girmesi sağlandı.
Kültür ve Turizm Arasında Hibrid Bir Yapı
Elbette turizm alanında bu dinamizmin yakalanmasını kültür alanında atılan önemli adımlardan ayrık bir şekilde değerlendirmek mümkün değil. Hele ülkemizin kültürel mirasının devasalığı göz önüne alındığında bu imkânın turizm açısından ifade ettiği anlam çok daha büyüktür. İşte, son dönemde turizmin kapsamının genişletilmesindeki en önemli destek kültür potansiyelinin bu bağlamda kullanılabilmesiyle ortaya çıkmıştır.
'Kültürel Mirasımızın İhyası ve Geleceğe Miras Projesi' başlıklı önceki yazımda da değindiğim gibi özellikle son 7 yılda kültür alanında çok önemli kazanımlar sağlandı. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin ibadete açılmasından Atatürk Kültür Merkezi'nin hizmete alınması, Rami Kütüphanesi'nin hizmete alınmasından Galata Kulesi, Kız Kulesi, Sümela Manastırı, Bodrum Kalesi ve İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin restorasyonuna kadar kültürel mirasımızın kapsamlı bir ihyası sağlandı. Yine bu dönemde İstanbul Fatih Sümbül Efendi Külliyesi, Molla Fenari Camii, Amasya Beyazıd Külliyesi, Sivas Gök Medrese, Trabzon Ayasofya Camii, Nevşehir Damat İbrahim Paşa Camii, Kırşehir Caca bey Medresesi gibi çok sayıda külliye, cami ve medreselerin restorasyonları tamamlandı. Aynı seferberlik yurt dışına kaçırılan eserlerin ülkemize dönmesi için de gösterildi. Örneğin son 20 yılda yurtdışından getirilen eser sayısı 13 bin 200 olurken, bu eserlerin 9 bininin 2018 sonrasına aittir. Dolaysıyla müzelerimizin kapasitesi ve çeşitliliği artırılarak ziyaret için çekim merkezi olabilme potansiyelleri tahkim edildi.
Diğer taraftan Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2021 yılında bu zenginliklerimizi kültür ve sanat etkinlikleriyle harmanlayarak farklı bir deneyim imkânı sunan yeni bir proje daha başlattı: Türkiye Kültür Yolu Festivali. Bu festivallere sadece 2024 yılında 40 binden fazla sanatçı ile 6 binden fazla etkinlik düzenlendi ve bu etkinliklere 33 milyon vatandaşımız katıldı. İlk uygulamanın yapıldığı 2021 yılında yaklaşık 100 gün süren etkinlikler 2025 yılında 8 aya yani 240 güne çıkmış durumda. Bu yıl yaklaşık 45 bin sanatçı yaklaşık 7 bin etkinliğe imza atacak. Diğer taraftan festivalde birçok uluslararası sanatçı ve katılımcının yer alması, etkinliğin küresel çapta tanınmasına katkıda bulunmakta olup dört yıllık bir proje olmasına rağmen Türkiye Kültür Yolu Festivali artık uluslararası bir marka oldu. Artık her yıl kapsadığı il sayısı ve etkinlik sayısı artırılan Türkiye Kültür Yolu Festivali aynı zamanda uluslararası kültür ve sanatseverler için de ülkemizi ziyaret açısından cazip bir seçenek sunmaktadır.