Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitabı toplumsal dönüşümle birlikte çevrenin ve insanın dönüşümüne dair çok şey anlatıyor (Dergâh Yayınları, 2014). Kitabı okurken en çok Hayri İrdal ve Halit Ayarcı'nın temsil ettiği eski ve yeniye dair düşünceler, bakış açıları ve hayatı ele alış biçimlerindeki farklılıklar ve karşılıklı çatışmaları dikkatimi çekti. Hayri İrdal geçmişe ait her şey ile (Nuri Efendi, Seyit Lütfullah, Doktor Ramiz, Tunusluzade Abdüsselam Bey, Eczacı Aristidi Efendi, Avcı Naşit Bey, Ferhat Bey vs.) etkileşim ve bağlantılı bir hayat sürmekte, hayatı yoksulluk içerisinde ve bu bağlantılarla bir yerden diğerine savrularak geçmektedir. Hayri İrdal ve Halit Ayarcı'yı buluşturan ise saat olur, ancak Halit Ayarcı'nın yüklediği yeni anlamıyla.
Hayri İrdal'ın Halit Ayarcı vesilesiyle tanıştığı insanlar da saat gibi yeni anlamın ete kemiğe bürünmüş halini yansıtır: 'Devletli hiç de bu cinsten, yani nefis, ruh terbiyesi diye kendini azaba sokacak, kısmetini köreltecek, ebedi saadetler uğrunda dünya nimetlerini tepecek insanlardan değildi. Bilakis hoşuna gideni kapan, alan, yiyen, öğüten ve bunları yaptıktan sonra da gerisini arayan, bulamayınca canı sıkılan takımdandı…'(sh.224-225). Hayri İrdal bu yeni çevreyle ilk temasla yüzüne vuran yeni hayatın taşıdığı anlama alışamaz, hatta başlangıçta tahammül edemez: '…Hakikaten evime gitmek istiyordum artık. Benim olmayan bu hayattan, bu eğlencelerden yorulmuştum. Evime, bana ve benim olan şeylerin arasına, ıstıraplarıma, yoksulluğuma dönmek istiyordum…'(sh.227).
Hayri İrdal'ın yeni hayat karşısında sıklıkla yaşadığı gelgitlere karşı Halit Ayarcı asla vazgeçmez ve yeni hayatın nimetlerine ve dolayısıyla nihayetinde anlamına sahip olması için Hayri Beyi sürekli teşvik eder: '…Zavallı Hayri Bey, siz garip bir adamsınız. Sizin bahsettiğiniz ölçüler geçmiş zamanda kaldı. Onlar, hani şu demin söylediğiniz, ustadan ustaya mektuplardı. Şimdi o klasik devirde değiliz…'(sh.231). Hayri İrdal dâhil olması beklenen yeni projedeki yalanları, yalan üzerine oluşturulmaya çalışılan kurguları gördükçe hayrete düşer ve geri adım atar. Ancak, yalnız değildir. Her geri çekilişinde Halit Ayarcı yeni anlamı açıklayan bir argümanla karşısındadır: '…Realist olmak hiç de hakikati olduğu gibi görmek değildir. Belki onunla en faydalı şekilde münasebetimizi tayin etmektir. Hakikati görmüşsün ne çıkar Kendi başına hiçbir manası ve kıymeti olmayan bir yığın hüküm vermekten başka neye yarar İstediğin kadar uzatabileceğin bir eksiklikler ve ihtiyaçlar listesinden başka ne yapabilirsin Bir şey değiştirir mi bu Bilakis yolundan alıkor seni. Kötümser olursun, apışır kalırsın, ezilirsin. Hakikati olduğu gibi görmek…Yani bozguncu olmak…Evet bozgunculuk denen şey budur, bundan doğar. Siz kelimelerle zehirlenen adamsınız, onun için size eskisiniz dedim. Yeni adamın realizmi başkadır. Elinde bulunan bu mal, bu nesne ile, onun bu vasıflarıyla ben ne yapabilirim İşte sorulacak sual…'(sh.232-233).
Ve Hayri İrdal, yeni anlama teslim olur: '…Doğdum doğalı herkes bana dürbünün ters tarafından bakmayı teklif ediyordu. Ben bir türlü buna yanaşmıyordum. İnat ediyordum. Neye yaramıştı Bütün hayatım kepaze olmuştu. Bir de bunu denesem ne çıkar sanki...'(sh.233-234). Ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü projesi uygulamaya sokulur. Yeni binalar yeni insanlar ve saat etrafında oluşturulan yeni anlam. Proje sürekli büyür. Yeni anlamın dayanıksızlığı Hayri İrdal'ı zaman zaman tereddüde sürüklese de yeni anlamla hayatına gelen bolluk ve refah ve toplumda artan görünürlüğü oldukça çekicidir: '…Birçok yalanın içinde olsam bile ihmal edemeyeceğim bir hakikat, büyük bir hakikat vardı ortada. Saatleri Ayarlama Enstitüsü hayatımı kurtarmıştı…'(sh.286). Dolayısıyla, Şeytan'ın Avukatı filmindeki genç ve hırslı avukat gibi kendisinden beklenenleri yavaş yavaş daha istekli bir şekilde yerine getirmeye başlar. Sanki Hayri İrdal o filmdeki genç avukat, Halit Ayarcı ise avukatlık şirketinin patronudur (Şeytandır). İkisi arasındaki diyaloglar bu minvalde ilerler.
Elbette bedeli peşinden gelir. Ve Hayri İrdal Halit Ayarcı'ya benzemeye başlar: '…Değişiyorsunuz Hayri Bey, değişiyorsunuz…Asıl memnun olacağınız şey bu…Yeni hayat, yeni insan…Tekrar doğamayacağınıza göre bundan başka çareniz yoktur…'(sh.294). Birbirlerini tamamlarlar ve yeni anlamın inşa edicileri olurlar. Yine de en temel fark Halit Ayarcı projeye yeni anlamıyla tam olarak inanırken Hayri İrdal'ın o kadar rahat olmaması, zaman zaman yapılan işleri ve anlamını sorgulamasıdır. Oysa Halit Ayarcı'nın tahammül edemeyeceği tek şey inançsızlıktır. Hayri İrdal 'Bütün dediklerinizi yapıyorum. Bu yetişmez mi İnanmaya ne lüzum var' diye itiraz edince Halit Ayarcı'nın cevabı çok sert olur: 'Hiçbir şey yapmayın, yalnız inanın, bize bu yeter…'(sh.296).
Yine de Hayri İrdal çoğu görevi inanmadan yapmaya devam eder. Hiç yaşamamış Ahmet Zamani Efendi'nin yaşamına dair yazması istenen eser de bu gelgitlerde yazılır. Her yalan yeni yalanlara yol açar: '…Ahmet Zamani Efendi isminde hiçbir insan tanımamıştım. Hatta adını ilk defa işitiyordum. "Ah Yarabbim, ekmek paramı niçin bana doğrudan doğruya vermedin de beni başkalarının uydurduğu bir yalan yaptın!" Hakikatte de böyle idim. Ucunu bucağını bilmediğim, her gün yeni bir parçasıyla karşılaştığım adeta tefrika bir yalan olmuştum…'(sh.280). Halit Ayarcı hemen imdadına yetişir: '…Adı olan her şey mevcuttur Hayri Bey!.. dedi. Binaenaleyh Ahmet Zamani Efendi vardır. Biraz da ikimiz böyle istediğimiz için vardır. Hatta şimdi büyük dostumuz da istiyor. Hiç üzülmeyin…Çalışın sadece…'(sh.285).
Sadece Hayri İrdal'a değil, projedeki herkese yeni anlamdaki rollerini yazan, veren ve oynamasını isteyen Halit Ayarcı'dır: 'Ne garipti, hepimiz Halit Ayarcı'nın elinde bir kukla gibiydik. O bizi istediği noktaya getiriyor ve orada bırakıyordu. Ve biz o zaman, sanki evvelden rolümüzü ezberlemiş gibi oynuyorduk. İçimde ona karşı hiddet, kin, isyan ve hayranlık birbirine karışıyordu…'(sh.345). Ailesinde oğlu Ahmet hariç herkes yeni duruma hızla alışır. Yeni rollerini o kadar inançlı oynarlar ki Hayri İrdal bile şaşırır: '…Başka bir şey daha var, herkes o kadar değişti ki, etrafımda…'(sh.306). Halit Ayarcı, Hayri İrdal ile bu gelgitlerine karşı Hayri İrdal'in artık dönüşümün kritik eşiğini aştığını yüzüne haykırır: '…Size kendi hakikatinizi söyleyeyim! Artık dönemezsiniz. Çünkü hiçbir şeyden vazgeçemezsiniz. Bütün tenkitlerinize ve küçük görmelerinize rağmen rahat ve güzel karınız var, ayrıca bir metresiniz var ki çıldırıyorsunuz. Kızınız, oğlunuz için her an kendinizi fedaya hazır olduğunuza da eminim. Üstelik şöhreti, hatta abes telakki ettiğiniz işler içinde olsa bile hareketi seviyorsunuz. Hülasa bir ahtapot gibi sayısız kollarla dünyaya yapışmışsınız! Hiçbir şeyden ayrılamazsınız. Nasıl döneceksiniz...'(sh.361).