Yapay zekânın gelişimi arttıkça yayılımı da eş zamanlı bir şekilde artmaktadır. Büyük dil modelleri (LLM) kullanan üretken yapay zekânın özellikle özet çıkartma, metin üretme, metni iyileştirme, diller arası çeviri yapabilme ve yeni fikirler önerme özellikleri yükseköğretimde bilimsel üretim süreçlerini de hızla dönüştürmektedir. Çalışmalar, bilimsel camiada bu araçların kullanılma yaygınlığının giderek arttığına işaret etmektedir. Örneğin yakın zamanda yayınlanmış bir çalışmada 1 Ocak 2020 ile 1 Kasım 2024 arasında yayımlanmış 2,8 milyon yayın incelenerek üretken yapa zekânın Çinli (ana dili ingilizce olmayan) araştırmacılar ile ana dili ingilizce olan kontrol grubunun makale özetlerindeki sözcüklerin karmaşıklığına etkileri karşılaştırılmış ve ChatGPT'nin kullanımının ana dili ingilizce olmayan araştırmacıların makale özetlerinde sözcük karmaşıklığını anlamlı biçimde artırdığı gösterilmiştir (Lin vd., ChatGPT as Linguistic Equalizer Quantifying LLM-Driven Lexical Shifts in Academic Writing, arXiv:2504.12317, 2025). Bir başka deyişle, ChatGPT küresel akademide dilsel eşitsizlikleri azaltma potansiyeline sahiptir. Sadece bu özelliği bile, küresel yayın üretiminde önemli bir paya sahip olan ana dili İngilizce olmayan araştırmacılar için bu araçların ne kadar cazip olduğunu göstermektedir.
Dolayısıyla, yapay zekânın bilimsel camianın üretim performansını ve atıf ağ yapısını nasıl dönüştürdüğünü anlamak son derece kritiktir. Bu bağlamda yeni bir araştırma ChatGPT'in erişilebilir olması ile bilimsel makale üretim, atıf ve etki faktörlerinin küresel Doğu ve Batı dünyasında nasıl değiştiği ve dönüştüğünü Ocak 2021–Ocak 2025 yılları arasında yayımlanmış Scopus indeksli 230 binden fazla bilgisayar bilimi makalesini inceleyerek araştırmaktadır (Khan vd., Who Gets Seen in the Age of AI Adoption Patterns of Large Language Models in Scholarly Writing and Citation Outcomes, arXiv:2509.08306, 2025). Araştırmada her iki bölgede bilimsel makale üretiminde yapay zekâ teknolojilerinin benimsenme düzeyleri, yapay zekânın kullanılmasının atıfları nasıl etkilediği ve atıf ağının ne düzeyde değiştiği kapsamlı bir şekilde incelenmektedir.
Çalışmanın ilk bulgusu, ChatGPT'in erişilebilir olduktan sonra bilimsel makale üretiminde ne düzeyde kullanıldığına dair olup Doğu'da Batı'ya göre çok daha yüksek düzeyde bir benimsenme oluştuğuna işaret etmektedir. Araştırmacıların da vurguladıkları gibi yapay zekâ destekli yazım küresel ölçekte daha yaygın hale gelirken, Doğulu yazarlar yapay zekâ yardımını daha hızlı benimsemiş ve dolayısıyla yazım tarzlarını daha belirgin ölçüde değiştirmiş görünmektedir.
Çalışmanın yapay zekâ kullanmanın atıf dağılımına etkisi ile ilgili bulguları çok daha ilginç bir eğilimi öne çıkartmaktadır. Araştırmanın bulgusu, yapay zekâ tarzına daha yakın metinlerin daha çok dikkat çektiğine ve dolayısıyla daha fazla atıf aldığına işaret etmektedir. Bir başka deyişle, bölgesel bir fark olmaksızın üretken yapay zekânın kullanımının yaygınlaşması ile "insan gibi yazmak", artık akademik görünürlük açısından bir dezavantaj haline gelmiş görünüyor. Yani uluslararası görünürlük isteyen bir akademisyenin üslubu giderek yapay zekâ normlarına yaklaşmak zorunda kalmaktadır. Bu bağlamda yazarların ayırdığı bölge tanımına göre küresel Doğu'da, yapay zekâ araçlarının benimsenme düzeyi daha yüksek olduğu için makalelerin uluslararası görünürlüğü de daha fazla artmaktadır.
Araştırmanın son bulgusu ChatGPT gibi büyük dil modellerinin yükselişinin küresel atıf ağlarında ölçülebilir bir dönüşüme yol açıp açmadığını anlamaya yöneliktir. Elde edilen sonuçlar, ChatGPT sonrasında küresel bilgisayar bilimi atıf ağında dikkat çekici yapısal değişimler yaşandığını göstermektedir. Görünürlük göstergesinde Çin başta olmak üzere Hindistan, Türkiye ve Endonezya gibi aktörler yükselirken, ABD ve Avrupa'da küçük düşüşler gözlenmiştir. Buna karşılık aracılık rolü göstergesine göre, hem Çin ve Hindistan'ın hem de ABD ve Almanya'nın köprü konumlarını güçlendirdikleri görülmektedir. Bir başka deyişle, atıf ağ yapısı tek merkezden çok kutuplu bir yapıya doğru genişlemektedir. Bölgesel kümelenme ölçütü, ülkelerin giderek daha fazla kendi coğrafi blokları içinde atıf yaptığını, Doğu'da içsel bütünleşmenin arttığını, Batı ile Doğu arasındaki bağların ise daha yalıtılmış hale geldiğine işaret etmektedir. Doğu'dan Batı'ya atıflar azalırken Batı'dan Doğu'ya atıflar düşük düzeyde de olsa artmakta, ancak Doğu'da bölgesel olarak iç atıf bağları güçlenirken Batı'da zayıflamaktadır. Sonuçta, daha güçlü bir Doğu uyumu ortaya çıkarken iki bölge arasındaki karşılıklı yalıtım giderek artmaktadır.