Son yazım bazı yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermiş olmalı ki üstü açık veya örtülü sağdan soldan birtakım itirazlar yükseldi. Neymiş efendim, okula karşı mıymışım Okulsuz bir toplum talebim mi varmış Haşa, sümme haşa, ben okula değil, onun içine yerleştirilen müfredata karşıyım. O mekanizmanın varlığına değil, işleyişine karşıyım. Oradan çıkan insan profiline, dünün mezunlarının bugünün hayat düşmanı olmasına karşıyım. Dünün ahlak sözcülerinin bugünün ahlaksız eylemlerine, dünün merhamet abidelerinin bugünün zalimliğine karşıyım. Oradan girenlerin oraya girişlerine kızmıyorum, orada geçirdikleri sürenin oraya girenlere yaptıklarına karşıyım. Kamil insan üretmek için makinanın başına geçenlerin canavar üretmelerine karşıyım. Çocukların karşı olma içgüdüsünü yok ederek kötülükle bile uyumlu, ehlileşmiş, tembel, sünepe iç dünya tahkimatına karşıyım. O yazı okulun ideal kurgusuna yönelik su katılmamış bir eleştiri değildir. Bu, daha baştan tedrisatından geçtiğim öğretmenlerime, beni bugüne ulaştıran hocalarıma saygısızlık, en azından hak bilmezlik olurdu. Bunu söylemedim, söylemiyorum: Okulları kaldıralım, onun yerine şunu bunu ikame edelim demiyorum. Dediğim şu: Okullar bilginin beşiği olsa bu kadar cehalet neyin nesidir Okullar vicdan aşılasa bunca haksızlık, hukuksuzluk nereden kaynaklanmaktadır Okullar merhamet aşılasa dünyanın dörtte üçü neden yöneticilerin yönetimleri tarafından inim inim inletilmektedir Okul sayısı arttıkça kötülüğün geri çekilmesi gerekmez mi Okullaşma arttıkça toplumların refahının da artması beklenmez mi Değilse, okulu sorgulamak gerekir elbette. Benim de geçen yazıda yapmaya çalıştığım şey tam olarak budur. Bununla birlikte bazı meselelerin ucu açık kalmış olmalı ki yeniden oraya, okul meselesine dönme lüzumu ortaya çıktı.
Bir de şöyle düşünelim: Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük zalimleri okulsuz toplumlardan mı geçtiler Caligula'nın hocaları yok muydu Neron sadece doğanın mı hayata sürdüğü bir adamdı Peki sonrakiler, dünyayı kana bulayan Hitler'ler, Stalin'ler, Churchill'ler okulun cenderesinden geçip insanlığın başına bela olmadılar mı Trump'ı, Netanyahu'yu insanlığın yüz karasına dönüştüren nedir, hangi okul sistemidir Demek ki bir yerde, bir noktada hata var. Sistem hata verdiğine göre hatayı düzeltmek lazım gelmez mi İmalat hatası var diye bir fabrika kapatılmaz elbette. Ama hangi makinede, hangi dişliler işlemiyor veya ters işliyor, bunun tespitini yapmak bize düşer. Mesele şu ki dünün çocukları bugünün büyükleri olmuyor, bugünün zalimlerine dönüşüyor. Koca koca adamlar çocuk öldürüyor veya ölümlerine sessiz kalıyor. Yedi yaşında okul fabrikasına dahil olan nesiller yirmili yaşlarda oradan çıktıklarında daha bilinçli, daha müteyakkız, hayata daha geniş bakan, daha akıllı, vicdanlı ve ahlakı tamamlanmış olmalı değil mi Oradan, tornadan çıkıp hayata yeniden iade sürecinde hayallerin daha geniş, umutların daha sağlam, kavrayışların daha keskin olması gerekmez mi Ama değil. Dünyanın neresine bakarsanız bakın dünün çocuklarının bugünün nesillerinin elinden geleceklerini çalmaya çalıştıklarını görürsünüz. Dünün okullularının bugünün okullarını paçavraya çevirmek için ellerinden geleni yaptıklarını görürsünüz. Mesele bina değil, okul değil, onun içine yerleştirilen bilgi, o bilginin gerisindeki müfredatlar ve burada, buralarda alabildiğine sorun var.
Bugün okullar eliyle bilgi ahlaktan koparılmıştır. Teoriyle pratik arasına kısa devre yaptırılmıştır. Sanal bir hoşnutluk duygusu üzerinden kötülük görünmezleştirilmiştir. Kötülükle mücadele içgüdüsü iğdiş edilmiştir. İdeal eğitim; akılla vicdanı birleştiren, kötülüğü seyretmenin kötülüğe rıza anlamına geldiğini kavramış, gördüğü her yerde kötülüğün başını ezmeye gayret gösteren bireyler üretir. Seyirci değil oyuncu bireyler... Okul, ne zaman ki çocukların üzerindeki ataleti alıp onun yerine hareketi özendirmeye başlarsa o vakitten itibaren itibarı elbette iade edilecektir, edilmelidir. Sadece iyiyi alkışlamak değil, kötüyü yargılamak da insanın insan yapar. Hatta denebilir ki kötülüğü yargılamak ve onunla mücadele etmek iyiliği taltiften çok daha meşakkatlidir. Belki de bu yüzden, işte bundan dolayı okul fabrikası hoşnutsuz bireyler üretmelidir. Kötülük dünyanın atmosferini kaplamışsa onunla mücadele edebilecek tek bir duygu kalmıştır: Hoşnutsuzluk… Kötülüğe müdahale yetisini yitirdiğimizde insanlığımız da elimizden gider. Hayır demeyi bilen iç dünyalara ihtiyacımız var. Hayır demekle yetinmeyen, hayır demenin gereğini yapan... Sersem, sünepe, sadece kendini korumaya ayarlanmış iç dünya dizaynları dünyayı kurtaramaz. Uyuşuk mayışık, korkak nesiller insanlığın önünü açamaz. Okul sorgulamayı öğretmelidir. Kelimenin ilk hecesindeki "ög"e göre düzenlenmelidir. Eleştiri kabiliyetini yitirdiği andan itibaren insan sürüye dönüşür. Nesiller de öyle. Bir ülkenin geleceğini görmek için gençlerine, gençleri hakkında kanaat üretmek için onların tavırlarına bakınız: Eleştiriye ne kadar açık ve eleştirmeye ne kadar aç iseler istikbal o kadar ümitvardır; eleştiriye ne kadar kapalı ve eleştiri yetenekleri ne kadar sönükse o kadar ve o derece umutsuz olabilirsiniz.

23