EVLAT BABANIN SIRRIDIR

Baba, senede bir gün hatırlanır, ama insanların maddi ve manevi hayatında çok güçlü bir figür olduğu inkâr edilemez. Psikologlar bu figürün kız ve oğlanda büyük rol oynadığından bahsediyorlar.

Kur'ân-ı kerimde anneler, 'çocuk yetiştiren tarlalara' benzetilmiştir. Tarlanın yeşerttiği tohum ise babadan gelir. Bu sebepledir ki, nesep ilminde soy babadan yürür. Mert, cömert ve merhametli kişilere 'baba adam' denir. Birinden iyilik gören, "Bana babalık yaptı" der. Kerim devlete "Devlet baba" derler.

Din, babaya kayıtsız şartsız hürmeti, hatta babasının dostlarına bile yakınlık göstermeyi emreder. Oğul, babasının hücrelerine sinmiş hususiyetlerin sahibidir. Kalbindeki tevhid inancının mümessilidir. Nesillerden beri devam eden dünya tecrübesini öğrettiği talebesidir. Onun varlık sebebidir. Vefatından sonra da ismini ebediyen yaşatacak bir vâristir. Eski milletlerde çocuğu olmayanlar, aileye hizmetin devamlılığı için, mutlaka bir oğlanı evlat edinirdi.

İşte bunun içindir ki Cenab-ı Peygamber "el-Veledü sırru ebihi", yani "Oğlan babasının sırrıdır" buyurdu. Doğduğunda babanın ruh hâli oğlun karakterine tesir eder. Doğduktan sonra da verdiği terbiye ve kazandığı kültür ile, oğlan babasının sırrını açığa çıkarır.

Roma'da pater familias (aile babası) yanında aile ferdleri bir hiçti. İskender'e sormuşlar, "Hocana niçin babandan çok tazim ediyorsun" Cevabında: "Babam beni semadan yere indirdi. Hocam beni yerden semaya kaldırıyor" demiş. Şu hâlde oğluna ilim öğreten baba, her türlü tazime layıktır. Dinler babaya hürmeti emreder.

Oidipus kompleksi

Babalar ile kızlar arasında benzersiz bir yakınlık ve mükemmel bir ahenk vardır. Ama babalarla oğullar, annelerle kızlar arasındaki münasebet hep problemli olmuştur.

Teb Kralı Laios, kendisini öldüreceği kehaneti üzerine oğlu Oidipus'u kurtlara yem olması için ormana attırdı. Bir çoban bulup büyüttü. Sonra bilmeden babasını öldürüp annesiyle evlendi. Freud, oğulun annesini sahiplenerek babasına düşmanlık hissi ve fantezisine sahip olduğunu söyler. Bu, psikolojide 'Oidipus kompleksi' diye bilinir.

Kızlar, evlendiği zaman kolay kolay mutlu olamaz. Zira evleneceği erkeğin babasına benzemesini ister. Bu da çok düşük ihtimaldir. Kimse kimsenin yerini tutamaz. Aslında kadınlar da erkekler de birbirinin aynısıdır. Ama kadınlar, hakikatte babalarının kendilerine duyduğu sevgiyi aramaktadır.

Gölgede kalan oğullar

Oğul küçükken babasını gözünde çok büyütür. Onu rol modeli olarak görür. Dışarı çıktıkça babası gözünde küçülür. Âdeta düşmana dönüşür. Yaşı ilerledikçe olgunlaşır, baba tekrar eski mevkiine döner.

Babalar oğullarına, yapamadığı, hayal ettiği şeyleri yapma vazifesi yükler. Hatta komplekslerini ona aksettirir. Ebeveynler çocukları hakkında objektif olamaz. Ama kendisini bile iyi tanımayan birinden çocuğunu tanımasını beklemek de abes olur.

Oscar Wilde der ki:"Bütün kadınlar nihayet annelerine benzer. Bu onların dramıdır. Erkekler böyle değildir. Bu da onların dramıdır."

Bazı babalar çok alakasızdır, çocuk babasına yaranmak için çaba harcar. Bazı baba aşırı alakalıdır, çocuk pısırık olur. Baba çok muvaffak ve parlak ise, evlat gölgesinde kalır. Sultan II. Selim, yüksek meziyetli olduğu hâlde, babası Sultan Süleyman'ın gölgesinde kalmıştır.

Düşmanımın düşmanı

Melankolik olduğu için olsa gerek, bazı gençlerin çok tuttuğu Çek yazar Franz Kafka'nın babası çok muvaffak ve sağlıklı bir adamdı. Kafka ise hem bedenen hem de ruhen hastalıklıydı. Babasıyla araları hiç iyi değildi. 'Babaya Mektup' eseri meşhurdur. Babasını geçemediği için ondan nefret ettiğini, onu öldürmeyi bile düşündüğünü anlatır.

Halikarnas Balıkçısı buna muvaffak olmuştur. 23 yaşında iken ecnebi karısı yüzünden münakaşa giriştiği babası Şakir Paşa'yı öldürerek 15 sene kürek cezasına konmuştur.

Hadis-i şerifte "Evlâdünâ ekbâdünâ" (Oğullarımız ciğerlerimizdir) buyuruldu. Kadıköy Müftüsü Seyyid Mekki Efendi, latife yollu, şu ilaveyi yapardı: "Sıgâruhum umerâünâ kibâruhum a'dâünâ." Yani, küçükleri amirimiz, büyükleri düşmanımızdır.

Bu sebeple sağlıklı çocuk yetiştirme baba ve anneden ziyade dede ve nine sayesinde olur. Böylece hem kültür aktarılır hem de babayla çocuk yüzgöz olmaz. Dedeler torunlarını oğullarından çok severler. Herhâlde, düşmanın düşmanı dost sayıldığındandır!..

Mum dibine ışık vermez

Eski kültürde baba ile oğul arasında mesafe vardır. Ciddiyet hâkimdir. Baba, oğluyla konuşmaz; yemek bile yemez. Zira babasından öyle görmüştür. Hükümdarlar oğullarını uzak tutar. Valiliklere gönderir. 15 yaşında Trabzon valiliğine gönderilen Sultan Selim, babasıyla 30 seneye yakın görüşemedi. Cebren görmeye geldiğinde, vezirler, ayaklandı diye babasını kışkırttılar.

Turgenyev'in 'Babalar ve Oğullar' adında çok güzel bir romanı vardır. Baba Nikolai Kirsanov, muhafazakârdır. Oğul Arkadi, zamanın modasına uygun olarak nihilist (anarşist) biriyle arkadaştır. Baba, oğlunun arkadaşından hoşlanmaz. İkisi arasındaki kuşak çatışması çok güzel anlatılmıştır. İşin garibi aslında baba ve oğul karakter olarak aynıdır.

Orhan Kemal, 'Eskici ve Oğulları'nda sert ve sevgisiz baba figürünü, Reşat Nuri, 'Yaprak Dökümü'nde otoritesini kaybeden baba figürünü anlatır. 'Karamazov Kardeşler'deki baba figürü, Dostoyevski'nin nefret ettiği, hatta bu nefretin kendisini akıl hastalığına sürüklediği otoriter, ama mesuliyetsiz babasıdır. Orhan Pamuk'un 'Cevdet Bey ve Oğulları'ndaki baba, şimdi de emsaline çok rastlanan burjuva takıntılı baba figürüne iyi bir misaldir.