Müslümanların son halifesi ABDÜLMECİD EFENDİ

Halife vatanından sürgün edilirken, "Ben yine bu millete dua edeceğim. Ölsem bile, mezarımda kemiklerim, bu milletin refah ve saadeti için duaya devam edecektir" diyordu.

1876'da babası Sultan Aziz vefat ettiğinde 8 yaşında idi. Sultan Abdülhamid onu kendi çocuklarından ayırmadı. Çamlıca Tepesi'nde hediye ettiği ve şehzadeliğini geçirdiği köşk bugün Koç ailesinde ve İstanbul Golf Kulübü'dür.

1918'de Sultan Vahîdeddin'in cülûsu üzerine veliaht oldu. Ankara hareketini destekler bir tavır takındı. Hanedanı arkasına aldığı imajını vermek isteyen Mustafa Kemal Paşa kendisini Ankara'ya davet etti, ama sarayı işgalcilerce çembere alındığı için gidemedi. Bir müddet sonra hareketi İstanbul'un kontrolüne alabilmek için Padişah'a damat verdiği oğlu zabit Ömer Faruk Efendi'yi gizlice Ankara'ya gönderdi. Ama artık hanedanın karizmasına ihtiyaç duymayan Ankara kendisini yarı yoldan geri çevirdi.

1 Kasım 1922 tarihinde saltanatı kaldırdığını ilan eden Ankara, Abdülmecid Efendi'yi sembolik bir halifelik makamına seçti. Bazı yaşlı şehzâdeler tarafından saltanatsız hilafeti kabul etmemesi, yoksa hanedanın başına daha kötü şeylerin geleceği söylendi ise de kabul etmezse bu kötü şeylerin daha evvel zuhura geleceği cevabını verdi.

AbdülmecidEfendi'nin zaman kazanmak için, işi oluruna bırakmakla kötü gidişatındüzeleceğini umduğu anlaşılmaktadır. Bu emrivakiyi bir tek Hindistan Müslümanları kabullenmiş göründü. Kendisine hiçbir salahiyetinin olmadığı açıkça söylendi. Ama herkes Halife'yi devletin reisi olarak görüyor, hürmet ve itibar ediyordu. Bu, Ankara'yı rahatsız etti.

Tahkir ve Tehdit

Ankara hareketini övüp Sultan Vahîdeddin'i kötülemesi istendi. Kerhen verdiği bu tavizler yetmedi. 1,5 sene boyunca resmîve gayriresmîyollardan tahkire uğradıktan sonra 3 Mart 1924'te Ankara hilafeti kaldırdı. Halife ve bütün hanedan vatandaşlıktan çıkarılarak sürgün edildi. O gece Miraç Kandili idi. İlk defa Saray'da mevlid okunmadı. Saray abluka altına alınmış, telefonlar kesilmişti.

Karara mukavemet etmek isteyen halife, aksi takdirde polis marifetiyle çıkarılacağı söylenince kabullendi. Halife saray salonunda son defa bir miktar Kur'ân-ı kerimokuyup sabah namazını kıldıktan sonra yola çıktı. Bavul bile tedarik edilemediğinden, zaruri eşya yatak çarşaflarına sarıldı. Halkın tezahüratından çekinildiği için aile Sirkeci yerine Çatalca'da trene bindirildi. İstasyon âmiri Yahudi, habersiz gelen bu yüksek misafirleri, ağırlayacak münasip yer olmadığı için, kendi dairesine alıp çoluk çocuğu ile hizmette bulundu.

Halife'nin teşekkürüne, "Atalarımız İspanya'dan sürüldüğü zaman, zât-ı âlilerinin ecdadı, onları yok olmaktan kurtardılar. Size elimizden geldiği kadar hizmet etmek vicdan borcumuzdur" diye cevap verdi. Müslüman Türk bilinenlerin kapı dışarı ettiği Halife ve ailesine bir Osmanlı Yahudisinin hüsnü kabul göstermesi çok ibretliktir.

Kemiklerim dua edecektir

Gece yarısına doğru trene binerken eline tek gidiş pasaportu ve 2000 lira para verildi. Emniyet müdürüne dönerek, "Ben yine bu millete dua edeceğim. Ölsem, mezarımda kemiklerim, bu milletin refah ve saadeti için duaya devam edecektir" dedi.

Mısır'a yerleşmek istediyse de İngiltere, işgal ettiği Müslüman beldelere hanedanın yerleşmesine izin vermedi. Fransız işgalindeki Suriye'de ise iç harb vardı. Bu sebeple tarafsız ve sakin bir memleket olan İsviçre'ye yerleşti.

Kendisine dünyanın her tarafından telgraflar yağıyor; dünya Müslümanları, halifeliğin kaldırılmasından duydukları teessürü dile getiriyorlardı. Halife, etrafını saran gazetecilere beyanat verdi.

Ona göre Ankara'nın kararı yersiz ve yolsuzdu. Sadece Türklerin değil, bütün müminlerin müşterek dinî ve tarihî müessesesi olan halifelik tek taraflı bir kararla kaldırılamazdı. Ahde sadakatsizlik olarak gördüğü bu kararı hükümsüz addediyor ve bütün Müslümanları, bir 'hilâfet şûrası' altında toplanmaya davet ediyordu. Bunun üzerine İsviçre hükûmeti siyasî faaliyette bulunmamak üzere kendisini ikaz etti.

Paralar suyunu çekince

Eldeki para bitince Mısırlı Prens Ömer Tosun Paşa, ardından da Haydarabad Nizamı yardım gönderdi. Halife de daha ucuz olan Nice'e nakletti. Fransa, siyasetle meşgul olmamak üzerine yazılı taahhüt aldı. Halife, kendisini ibadete ve okumaya verdi.

Buna rağmen Ankara, halifeyi kontrol etmesi için Nice'e de bir konsolosluk açtı. Halife'nin seyahatlerini engelledi. Dürrişehvar Sultan'ın hocası Miss Richards, İngiliz istihbaratının Halife'nin evindeki ajanı idi. Aile bunu bilirdi. Halife, "İnşallah memleketinize dönersiniz" diyenlere, "Umar mısınız Asla! Ölümüzü bile kabul etmeyeceklerdir" diyordu.

Haydarabad Nizamı, oğullarından büyüğü Himayet Cah'a Halife'nin 17 yaşındaki kızı Dürrişehvar Sultan'ı, Şecaat Cah'a da Sultan V. Murad'ın torununun kızı 16 yaşındaki Nilüfer Hanımsultan'ı aldı. Damatlar hiç denk değildi ama, kızlar ailelerinin iyiliği için evlenip Hindistan'a gittiler.

Bodrumdaki cenaze

Harbe doğru Halife, Paris'e nakletti. Sadece kütüphane ziyareti ve Cuma namazı için evden çıkıyordu. Kuzey Afrikalı Müslümanlar kendisine alâka ve hürmet gösteriyorlardı.