Kuyudaki kitaplar

Jandarma korkusuyla, yüzlerce yıllık kültür hazinesi kitaplar kuyularda çürümeye terk edilmişti.

Her ilim adamının muayyen ölçüde bir kütüphanesinin olacağı tabiidir. Hatta eskiden her okumuş yazmış adamın evinde mütevazı miktarda kitaplar bulunurdu.

Mesleğim ve merakım icabı memleketin dört bir yanında eski devir ulemasından tek tük geri kalanlarla veya onların çocuklarıyla görüşürdüm. Kendilerine kitaplarını sorardım.

Çoğu, tek parti devrinde, jandarma korkusundan kitaplarını gömdüğünü, yaktığını, kuyuya doldurduğunu, dağda mağaraya sakladığını, hatta kurtulmak için hurdacılara bedava verdiğini ağlamaklı bir ifadeyle anlatırdı.

İşin trajikomik bir tarafı daha vardır: Jandarmalar bazı yerlerde eski yazılı kitapları Kur'ân-ı kerim zannedip dokunmamışlar, bazı yerlerde ise okumayı bilmeyen jandarmalar Kur'ân-ı kerimleri de Osmanlıca kitap diye imha ettirmişlerdir.

Süleymaniye Müderrisi ve Eyüp Kâşgari Dergâhı postnişini Seyyid Abdülhakim Arvasî hazretleri, müteaddit polis baskınlarından yılarak, kütüphanesindeki kitapları tekkenin avlusundaki sarnıca doldurmak mecburiyetinde kalmıştı. Nezdinde Osmanlıca bir mektup bile bulunmamaya dikkat ederdi.

Fareler ve insanlar

1928 tarihli Harf İnkılâbı Kanunu'nun 4. maddesi, eski yazıyla her türlü gazete ve mecmua neşriyatını meneder. Kanunun 5. maddesi ise, ertesi yıl itibarıyla, eski yazıyla kitap basılmasını suç sayar. Daha radikali, kanunun 9. maddesidir: "Bütün mekteplerin Türkçe tedrisatında Türk harfleri kullanılır. Eski harflerle matbu kitaplarla tedrisat icrası memnudur."

Osmanlıca kitap basmaya ceza getiren Türk Ceza Kanunu'nun 222. maddesi 2014'te milletvekili Altan Tan'ın teklifi üzerine kaldırılmıştır. Ancak Osmanlıca yazmayı ve kitap basmayı meneden devrim kanunu, hâlâ anayasanın koruması altındadır.

Kanunun bu maddesi, tarihte benzeri görülmemiş bir kitap kıyımı meydana getirmiştir. Kraldan çok kralcı jandarmalar, polisler, hatta memurlar, gördükleri eski harfli kitapları affetmemişler, halk da bu korkudan elindeki kitapları olmadık yerlere saklamış veya çaresiz kalıp imha etmiştir.

Kitap kıyımı sadece harf inkılabı sebebiyle olmamıştır. 1925'te kapatılan medrese ve tekkelerin kütüphanelerinden çok azında kitaplar başka kütüphanelere nakledilebilmiştir.

İbrahim Hakkı Konyalı, kapatılan tekke ve türbelerdeki kıymetli eşya ile beraber nadide kitapların da çuvallara doldurularak elverişsiz depolara kaldırıldığını, buralarda yağmur, fare ve böcekler tarafından kemirilip yok edildiğini Sebil mecmuasında İnkılap Mezalimi serlevhası altında anlatmıştır (1976).

Bazen nüfuzlu kişiler bu gibi kitaplara el koyarak hususi koleksiyon meydana getirmiş, bu sayede muazzam bir kültür hazinesinin binde biri de olsa kurtulabilmiştir. Bunlar da ölünce koleksiyonları tarumar olmuş, bazısı sahaflara düşmüştür. İş bilir ve kadirşinas sahaflar bunları muhafaza ederek büyük hizmet etmiştir.

Kültür katliamı

Sadece milletin hafızasını teşkil eden arşiv vesikaları değil, kütüphanelerde nice nadide kitap, fersude veya mükerrer diye hurdaya verilmiş veya satılmış, daha da kötüsü elverişsiz depolarda çürümeye terk edilmiştir. Bu cinayetlerin safahatını Rifat Bali, Bir Kıyımın Bir Talanın Öyküsü kitabında hikâye eder.

Sahaf Muzaffer Özak anlatıyor: "Bir devirde bizim eserler yağma oldu. Bunun bir sebebi de harf inkılabının bazı memurlarca yanlış anlaşılmasıdır. Bu memurlar evlerde ne kadar kitap varsa kuyulara dolduruyorlardı. Öyle bir hâl olmuştu ki, bir adamın evinde kitap saklaması kobra yılanı saklamasından beterdi. Herkes korkusundan kitaplarını defetmeye çalışıyorlardı.

Ben askerdeyken bir hadiseye şahit oldum. Çankırı Mevlevihanesi'nin bütün kitapları korkudan toprağa gömülmüştü. Bana gösterdiler. Onca kitabın içinden çürümemiş tek bir kitap bulabildim; bir Nesimi Divanı. Çoğu ev halkı, dayak ve sopa altında kitaplarını kuyulara dökmek zorunda bırakılmıştı."(Rifat Bali, Türkiye'de Kitap Koleksiyonerleri ve Sahaflar)

Sevan Nişanyan diyor ki: "İlk Çin imparatorluk hanedanının kurucusu Shih Huang Ti'nin (ME 221-210), kurduğu devlet düzeninin sorgulanacağı korkusuyla, ülkesinde geçmişte yazılmış tüm kitapların yakılmasını emredişinden bu yana geçen iki bin iki yüz yılda, devlet eliyle girişilmiş bu boyutta bir kültür katliamına yeryüzünün herhangi bir yerinde rastlamak mümkün değildir."(Yanlış Cumhuriyet)

Lise bahçesindeki ateş

Kuleli AskerîLisesi hocalarından ve Mesnevi mütehassısı Şefik Can anlatıyor: