Düşmanın yoksa, kardeşin de mi yok
Eskiler, "Yaz gününde güneşsiz, kış gününde ateşsiz, ele güne karşı kardeşsiz, koma beni Allahım" diye dua eder. Ama en namlı düşmanlık hikâyeleri de kardeşler arasından çıkmıştır.
Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lügati't-Türk'te "kardeş" tabirini aynı karından olan iki çocuk diye tarif eder. Farsça "birader" tabiri Türkçe'de de aynı şekilde kullanılır.Aynı karında olmasa da aynı babanın sulbünden gelenlere de kardeş denmiştir. Annesi bir olup da babası ayrı olan kardeşlere üvey kardeş denir ki, "anneden kardeş" manasınadır. "Ök" anne, "ögey" anneden, "öksüz" ise annesiz demektir.Eski bir Türk atasözünde, "Kandaş kandaşı urur, ögdeş ögdeşi tartar" der ki, "Baba bir kardeş incitir, ana bir kardeş kayırır" demektir.Kardeş olunuz!Ne kadar ulvi bir mana taşır ki, aynı aile, kabile, hatta millete mensup kişiler mecazen kardeş olarak vasıflandırılır. Nuh, Hud, Salih, Lut gibi peygamberler (aleyhimüsselam), Kur'ân-ı kerimde, ilahi tebliği ulaştırdıkları kavimlerinin kardeşi olarak takdim edilir. Müsrifler de "şeytanın kardeşleri" olarak vasıflandırılır (İsrâ 27).Âyet-i kerimede "Şüphesiz müminler kardeştir" buyuruluyor (Hucurat 10). Arapça'da "Ah" kardeş, "ihve" ve "ihvan" kardeşler demektir. Kardeş olmak birbirlerini kayıtsız sevmek ve kusurlarını hoş görerek tesanüt (dayanışma) hâlinde olmayı icap ettirir. Peygamber aleyhisselam, veda hutbesinde, "Ey Allahın kulları, kardeş olunuz!" buyurdu."Ahî" kardeşim demektir ve ahîlik Selçuklular zamanında Anadolu'da teşekkül etmiş tasavvufi esnaf teşkilatının adıdır ki, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda ve cemiyetin mayasında büyük rol oynamıştır. Tarikat mensupları da birbirine kardeş diye hitap eder.Anadolu kadını, ölen kardeşine, "Eş bulunur, evlat bulunur, kardeş bulunmaz!" diye yanardı. Göktürk hakanı Bilge ile Kültigin, Selçuklu Sultanı Tuğrul ile Çağrı Bey, Osmanlı Sultanı Orhan ile Alaaddin Paşa tarihte az sayıdaki ahenkli kardeşlik numunelerindendir.Dede Korkut hikâyelerinde, kardeşler birbirini kayırıp korur, icabında intikamını alır. Kardeşi olmayan, kötü talihine yanar. Türkler, "Yaz gününde güneşsiz, kış gününde ateşsiz, ele güne karşı kardeşsiz, koma beni Allahım" diye dua eder.Ne ölsün ne onsun!Bu kadar ulvi manası olmasına rağmen, tarihte en büyük düşmanlıklar da kardeşler arasında cereyan etmiştir. Halk arasında, "Dost kazanmaya bak; düşmanı anan da doğurur" sözü meşhurdur. "Hiç düşmanım yok!" diyene, "Kardeşin de mi yok" demişlerdir.Bunun sebebi nedir Kardeşlik, insan hayatının en uzun devam eden münasebetlerindendir. Beraber yaşarlar. İnsan karakterinin teşekkülünde en kritik safha olan çocukluk ve ergenlik çağını çoğu defa beraber geçirirler. Birbirlerine hissî bağlanırlar. Birbirlerinin modeli ve sırdaşı olurlar.Zamanla, mesela ebeveynin anormal muamelesi yahut mal taksimi gibi namüsait şartlar ve sebepler, arada rekabet ve kıskançlık meydana gelir. Yine de birbirlerinden geçemezler. "Kardeş kardeşin ne öldüğünü ister ne onduğunu" atasözü meşhurdur. Bu sebeple "ihvan ile ihtilat kılmamak", kardeşle mesafeli olmak tavsiye edilmiştir.Dostoyevski, meşhur Karamazov Kardeşler romanında görünüşte birbirine benzemeyen, ama aslında aynı karakterdeki baba bir kardeşleri tasvir eder. Kardeşler, bir fabrikanın cinsi aynı, çeşidi farklı mamulü gibidir.Ebeveynin çocuklarını yetiştirmesi yaşa ve şartlara göre değişir. Acemilik devresinde doğan büyük oğlan ezilir. Olgunluk devresinde gelen küçük oğlan şımartılır. Ortanca hep arada kalır ve ihmal edilir. Bu sebeple umumiyetle en muvaffak kişiler ihmalin motive ettiği ortancalardır.Miras taksimindeki ihtilaf hissi, hükümdar çocukları kardeşler arasında taht mücadelelerini doğurur. Bir geline iki damat olmayacağı, bir ormanda iki aslan barınamayacağı için, bu mücadelenin sonu mutlaka hazin biter.Kur'ân-ı kerimde kardeşlik hikâyeleriKur'an-ı kerimde insanlık tarihinin en eski cinayetinin iki kardeş arasında geçtiği anlatılır. Âdem'in (aleyhisselam) Hâbil ve Kâbil (Tevrat'taki tabirle Abel ve Cain) ardında iki oğlu vardı. O zamanki şeriata göre her biri diğeriyle beraber dünyaya gelen kızla evlenmeliydi.Fakat Kâbil, Hâbil'in evlenmesi icap eden kızla evlenmek istedi. İkisi de birer kurban adadı. Hangisi kabul edilirse onun dediği olacaktı. Kâbil çiftçiydi. Hasisliğinden, kötü bir ekin destesini adadı. Çoban olan Hâbil ise sürüsünün en iyi koyununu adadı. Hâbil'inki kabul edildi (Mâide 27). Demek ki kardeşin de takva sahibi olanı hayırlıdır.Kâbil neticeye razı oldu mu Hayır. Şeytana uydu. Kardeşini, başını taşla ezerek öldürdü. Hâbil, "Vallahi beni öldürmeye kalkışırsan, ben mukabele etmem. Çünkü Allah'tan korkarım. Sen kendi günahınla, benim günahımı da yüklenirsin. Böylece Cehennemlik olursun. İşte zalimlerin cezası budur" dedi. (Mâide 28-29).O zamana kadar ölümün hakikati ile karşılaşmadıkları için Kâbil, kardeşinin cesedini ne yapacağını bilemedi. Allahü tealabir karga gönderdi. Cesedi nasıl örteceğini göstermek için karga yeri eşeledi. O da kardeşini toprağa gömdü. (Mâide 30, 31)İnsanlık tarihinin bir kardeş cinayetiyle başlaması çok ibretliktir. Resulullah Efendimizbuyurdu ki:"Zulüm ile öldürülen her insanın kanının günahından Kâbil'e bir pay ayrılır. Çünkü cinayeti âdet edenlerin önderi odur."