Ruhumuzun ilacı-bedenimizin dermanı: Ramazan

Bir diriliş, uyanış ve yeniden anlamlandırış rüzgarının estiği; rahmetin yeryüzünde adeta görünür bir hal aldığı, yaratılış kodlarımıza rücu ettiğimiz bir Ramazan ayına daha kavuşmanın heyecanı içindeyiz. Bizleri Recep ve Şaban filtresinden geçerek bu mukaddes mevsime ulaştıran Rabbimize hamdolsun. Her güne ayrı bir iş, ders ya da sair meşguliyetlerin planları ile başlayan bizler için plan yapmaya layık mübarek bir zaman daha nasip etti Mevla'mız. Sahurda, iftarda ne yiyip içeceğimizin planlarından bahsetmiyorum elbette. Bir dönüşümün ve başta da ifade ettiğim gibi bir dirilişin tasarımı olmalı yapmamız gereken planlar. Hayat yorgunu bedenlerimizi, şehrin ve kalabalıkların zedelediği ruhlarımızı bakıma almak için bir nimettir bu vakitler. Ramazan bir ecza, Ramazan bir şifadır yaralarımıza. Aç kalıp doyma antrenmanı yaptığımız bir diyet dilimi değildir elbette bu kutsal günler. Kilo kontrollerine alet edilen değil, kontrollü ve sağlıklı kulluk şuurunun tesis edildiği bir dokuma tezgahıdır ve kendi desenimizi nakış nakış işleyeceğimiz bir kasnaktır bu kutlu ay. Kendimizi huzurun koynunda hissettiğimiz ilk çocukluk Ramazanlarından bu yaşımıza kadar çok takvimler eskitsek de içimizdeki çocuk hala kıpır kıpır ediyor çok şükür. İmanımızın ve ihlasımızın tazelenme imkanı bulduğu bu günleri umarım hakkı ile anlamak nimeti ile şereflenenlerden oluruz. Ezan sesine kulak kesildiğimiz, Rabbimiz ye demediği için elimizi uzatıp yiyemediğimiz nimetler sofrasında helal ve haram algımız da yeniden ihya olur inşallah diye umuyorum. Fakirliğin, yoksulluğun ve imkansızlıkların farkındalık zemini olan bu zaman diliminde, sahip olmadığımız ama sahip olmak istediğimiz onca şey için çalışıp didinirken, Ramazan bizlere, ellerimizde duran nimetleri hatırlama fırsatı sunar. O gözle bakabilirsek tabi ki!... "Yiyin, için ama israf etmeyin" kutsal emrine bizleri muhatap kılan inancımızın ve kadim kültürümüzün ışığında bu güzellik ayını salih amellerimizin arttığı ve Ramazan sonrasına da sirayet ettiği bir kazanç dönemi olarak değerlendirebiliriz umarım sevgili okurlarım. Çöplerinden ekmek çıkmayan sokaklara, sokaklarında aç ve çaresiz insanların gezmediği beldelere, hayvanlarının dahi güven içinde yaşadığı bir dünyaya adım attığımız bir çıkış noktası olsun inşallah bu Ramazan. Yoksa zenginlerin zenginleri ağırlama yarışına girdiği, fakirin sadece iftar çadırlarına layık görüldüğü otuz günlük bir sahte, taklidi vicdancılık oyununun sahnelendiği bir ay olmasını beklemiyoruz bu rahmet ayından! Bir önemli ve hayati nokta olarak da Ramazan; kötü hasletlerin yanında tüm kötü alışkanlık ve "bağımlılıkların" da terk edilmesinde lokomotif olma özelliği ile istifade edilmeyi beklemektedir. Gün boyu yaşadığımız -bazen yirmi saate yaklaşan- oruçluluk hali, yemesi ve