Hep birlikte güzeliz

Güzel ve hayırlı işlerde acele etmek gerekir diyen bir medeniyetin bahtiyar ve sorumluluk sahibi mensuplarıyız bizler. Hamdolsun. Sorunlu olmaktansa, sorumlu olmak ne şeref. Hayra, hasenata giden bir yolda bir nebze olsun faydalı olabiliyorsak bundan onur duyarız. Hayra giden yollar, millete ve insanlığa hadimiyet yolları çeşit çeşittir. Bu çeşitlilik, insanın niyet, azim ve kararlılığı ile kavileşir. İnsanlık namına, insanı yaşatmak namına, devletimizi ve milletimizi yaşatmak namına kim bir adım atıyorsa ona omuz vermek de o hayra ortak olmaktır. Çünkü bizler, sebep olanın da sebep olduğu şeyden hissedar olduğuna inanarak büyüdük. İyiye de kötüye de sebep olmak mümkün. Rabbim, feraset ve aklıselimle iyiye ve hayra matuf ameller nasip etsin bizlere. İyiliğin yolları günümüzde muktedir olabilmekle daha da büyük kitlelere ulaştırılabilmektedir. Bu iyilik fırsatına, kendi dünyamızda ya da yerelden genele ülke düzeyinde ve dünya çapında elde ettiklerimizle ulaşabiliriz. Tabii ki insan daha büyük çapta, dünya çapında hayırların paydasında olmayı ister. Çözüm tam da bu noktada, hayır ve iyilik yolunda bütünleşerek büyümek olacaktır. "Bir elin nesi var, iki elin sesi var" der atalarımız. Ses getirmek istiyorsak birlikte ve güçlü olmalıyız. Bir olamamak, birlikte hareket edememek, hele ki bu topraklarda, geçmişte nelere mal oldu hepimiz biliyoruz. Koalisyonlar, darbeler, siyasi ve içtimai istikrarsızlıklar hep milletimizin aleyhine oldu. Dolayısıyla, iyilik ve hayır yolunda da istikrar çok önemlidir. Devamlılığı olmayan hiçbir şey insana yol gösteremez ve ufuk açamaz. Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi'nin, depremden etkilenen bölgelerin siyasal tercihlerini ima ederek, bir otelde konaklayan depremzedelerin masraflarını artık karşılamayacağını açıklaması ve onları kapı dışarı etmesi asla mazur görülemez. Sadece bu olay bile istikrarsız ve kısır, maksatlı iyilik anlayışına kötü bir örnek olarak yeter sanırım. Maksadı Allah rızası ya da insana hak teslimiyeti olmayan her iyilik bir karşılık bekler. Bu karşılık alınmadığında da ortada iyilik namına bir şey kalmaz. Bu düşüncedeki insanların, seçim sonuçlarını baz alarak, depremzede kardeşlerimize ağza alınmayacak hakaretlerde bulunmaları, yaptıkları yardımları haram ettiklerini ifade etmeleri de yine bu bağlamda tuz, biber olmuştur. Ya da ulusal yayın yapan bir gazetenin yazarının "Sonuçlar, milletin acı ve ıstırap çekmeyi sevdiğini gösteriyor!" sözlerine ne demeli! Bir oyuncunun (!) seçim sonuçlarının ardından seçmene "Bu ülke için bu kadar geri zekalı çok fazla...Yazık." demesi de nasıl bir oyun ve hakaret kumpasıyla iyiliğe ve iyileşmeye ket vurulmak istendiğini ortaya koymaktadır. Bu örnekler çoğaltılabilir. Lakin, kıymetli nazarlarınızı ve berrak dimağlarınızı daha fazla kirletmesinler diye bu kadarını paylaşabildim. Bu anlamda görülmektedir ki iyiliğini başa kakan, yaptığını oy için yapan, kendi gibi olmayana tahammül edemeyen bir kitle var ve bu kitle devleti yönetmeye talip. Bu kitle, herkesi kucaklayacağını iddia edip güya her şeyin kendileriyle güzel olacağı iddiasında. Varın gerisini siz düşünün sevgili okurlarım. Öte yandan, rekor bir hızla iki ayda yapılan üç yüz yataklı Defne Devlet Hastanesi örneği var mesela. Seçimlerde yüzde onun altında oy alınan bir yere, iktidar