Bu "baronlar" sönmeli!

Evet sevgili okurlarım, bugün de kanayan bir yaramıza ayırdım köşemi. Hem de öyle bir yara ki; her mecrada karşımıza çıkan, her yaştan insanımıza sıçrayan bir virüsten bahsediyorum. Ne mi Adı batasıca uyuşturucu! Uyuşturmuyor, azdırıyor; çıldırtıyor, delirtiyor. Beyinleri, bedenleri, hayatları esir alıyor. İlkokul seviyesinde dahi adı geçen bu zehrin insana neler yaptırdığını, daha doğrusu neler yaptırmadığını hemen herkes bilmektedir. Daha geçen gün ayaklarının altını cennet bildiğimiz bir anne, öz oğlunun eliyle katledildi. Detayları yazmaya elim varmıyor, lakin yine de dikkat çekmemiz lazım bu konuya. Bir süre önce annesine olan sevgisini "Bu dünyada bir kadını çok sevdim. Onu da mutlu etmek için "Anne" demek yetiyor." sözleriyle ifade eden bir evladı annesinin canına kastedecek hale getiren sebepler artık daha dikkatle ele alınmalı. Bu sebeplerin başında yine uyuşturucu ve uyarıcıları görüyoruz maalesef. Artık bıçak kemiğe dayandı sevgili okurlarım. Sultan II. Mahmud Han'ın veciz ifadesiyle "Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe" raddesindedir mesele. Uyuşturan ve uyaran maddeler olarak yasadışı üretilen ve sokaklara salınan bu zehirlerin kökü devlet gücüyle kazınabilir ancak. Devletimiz bu maksatla, Cumhuriyet tarihinin gördüğü en büyük ve en başarılı operasyonlarının büyük kısmını yakın dönemde yapmıştır, minnettarız. Fakat bir yerlerde eksiklik, aksaklık olduğunu da ifade etmek gerekiyor. Bu konunun sadece polisiye tedbirlerle çözülmesi mümkün görünmüyor. AMATEM'ler ve cezaevleri çözüme daha fazla katkı vermelidir. AMATEM tedavi ve rehabilite etsin diye bekliyoruz. Cezaevleri ıslah etsin diye bekliyoruz. Ellerinden geleni yapıyorlardır şüphesiz. Nadir de olsa tedavi ve ıslah olmak için girdikleri yerlerde bazıları uyuşturucuyu bırakmaları bir yana adeta daha beter boyutlarına bulaşıp çıkıyorlar. Bu yerler birileriyle(!) tanışma meclislerine dönüşüyor desek kimse itiraz etmez sanırım. Zehir tüccarlarına kesin ve kararlı yaptırımlar uygulanmalıdır. Bu kişilerin çocukları, gençleri... hasılı toplumu, ölüme sürüklemelerinin önüne daha kararlılıkla geçilmelidir. Zehir tacirlerine ve bazı suçlara daha ağır cezalar verilmelidir. Cezaevleri bu tacirlerin ihtisas yapma yerleri olmamalı, infaz sistemi ve şekli tekrar gözden geçirilmelidir. Kullandığı maddenin tesiriyle annesinin canına kıyan biri, bir başkasına bunu çok daha kolay yapar. Üstelik bu caninin elini kollunu sallayarak tedaviden kaçmış olması da olayın farklı bir boyutudur. Kararlı bir ceza ve rehabilitasyon uygulaması olsaydı bu manzara belki de hiç yaşanmayacaktı. Ulusal ve uluslararası bir tehdit olan zehir tacirleri ile mücadelede istihbarat birimlerimizin de ayrıca önemli görevleri olduğu hatırlanmalıdır. Kanun yapıcılar, kanun uygulayıcılar ve yargılayıcılar da bu meseleyi kati bir duruşla bitirmeye niyetlensinler istiyorum. Bunu sadece ben istemiyorum. Çocuklar istiyor. Gençler istiyor. Anneler istiyor. Babalar istiyor. Geleceğimiz, yarınlarımız bunu istiyor. Bu isteğe kulak verilmezse sokaklar zombilerle, evler zulümle, toplum katliamlarla anılır olacak. Çözüm olarak sadece ve sadece AMATEM'i, cezaevlerini göremeyiz. Tabii ki onlar da olsun, olmalı da! Ama çözüm sadece onlarla olabilecek gibi değil. Bu uyuşturucu zehir trafiğinin önü mutlak surette kesilmeli. Baron diye adlandırılan