14 Mart 1919'dan Beri Aynı Ruhla...

İki gün sonra ifa edeceğimiz 14 Mart Tıp Bayramı, kendi hayatlarını diğer insan hayatlarının yüksek faydasına hadimiyete adayan tıp mensuplarının şeref ve onur tarihidir.14 Mart, beyaz bir önlüğün etrafında konumlanan dünyanın, bir stetoskopla kulak verilen insanlığın, şifa ile kucaklanan hayatın bayramıdır.14 Mart, ömrünü insan hayatına adayan tıp mensuplarının vatan sathını müdafaasının şeref ve onur tarihidir.13 Kasım 1918'de İngiliz, İtalyan, Fransız, Yunan deniz güçlerinin mütareke şartlarından aldıkları işgal yetkisi cüretiyle İstanbul önlerine konuşlanmaları ile başlamıştı her şey. Öncü meslektaşlarımız olan Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane'nin öğrencileri, hocaları tüm kadrolarıyla birlikte bu vahameti derin bir teessürle, endişe içinde ama teyakkuz halinde müşahade ediyorlardı.Bu vahim tablonun içinden bir ses yükseldi. Yaptığı etkili konuşma ile Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane'nin vatan sevgisi ile dolu mensuplarını harekete geçiren o isim bilge ve gönül ehli bir alim olan Tevfik Salim Sağlam'dan başkası değildi. "...Efendiler! Ordusu asla mağlup olmamış bir milletin çocuklarısınız. Çanakkale'de aylarca ateş ve ölüm saçan ve büyüklerinizi korkutup yenemeyen, arzuladığı bugüne o yoldan kavuşamayan bu donanmanın bugünkü kuru gürültüsü sizi telaşlandırmasın..." Bu cümleler istiklal ve istikbal sevdalısı tıbbiyeli gönüllere ilham olmuştu.İşgal sürecinde ele geçirilmişti Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane ve bir esir muamelesine tabi tutulmuştu tıbbiyelilerimiz. Direniş gösteren meslektaşlarımızın gücü bu işgale engel olmaya yetmemişti maalesef. Öğrenciler bu işgalden sonra adeta elbisesiz, ayakkabısız, yataksız, döşeksiz olarak binanın çatı katına hapsedilmişlerdi. İki öğrencinin yan yana dahi gelmesinin yasak olduğu bir süreçti bu. İngilizlerin işgalinden ve baskılarından büyük bir rahatsızlık duyan öncü meslektaşlarımız, okul yönetimine 14 Mart 1827'de eğitime başlayan Tıbbiyyenin -aslında o güne kadar hiç yapılmayan- 92. kuruluş yılını kutlama toplantısını düzenlemek istediklerini bildirirler. Ve istediklerini de alırlar! 14 Mart 1919 günü Darülfünun Konferans Salonu'nda tertiplenen toplantıya Tıbbiyyenin hocaları, İngiliz-Amerikan-Fransız Kızılhaç temsilcileri, Fransız Sıhhiye Müfettiş-i Umumisi, İnas Darülfünunu (Kız Üniversitesi) öğrencileri ve Osmanlı basını temsilcileri katılır.Dr. Memduh Necdet burada yaptığı muhteşem konuşmada: "İtiraf ediyoruz ki vatan, bilhassa onun kalbi, beyni olan İstanbul bu dakikada korkunç bir buhran geçiriyor. Ama korkmuyoruz... Buradayız, burada kalacağız... İstanbul bizimdir, çünkü halife ve hakan yatağıdır. İstanbul bizimdir, çünkü şehitler ve tarih buradadır. İstanbul bizimdir, çünkü istiklal buradadır" cümlelerini bitirdiğinde, salon alkış seslerinden adeta yıkılır. İngiliz bahriyelileri toplantıyı şiddet kullanarak dağıtır, birçok öğrenciyi tutuklar.Bu esnada, toplantıyla eş zamanlı olarak Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane'nin iki saat kulesi arasındaki balkona büyük bir Türk Bayrağı asan bağımsızlığa aşık tıbbiyeli öğrenciler de Millî Mücadelenin Besmelesini çekerler adeta. Her yıl heyecan ve gururla hatırlatmaya çalıştığım bu izzetli ve azametli tarihi notları bu yıl da tazeleyebildiğim için ne kadar şükretsem azdır. İşte 14 Mart böyle bir bayramdır. Bayramlaşma süreci böylesine emek, alın teri ve mücadele