Kin ve nefret, yüce ve insani değildir!

İnsanlar, birbirlerine karşı kin veya nefret duygularıyla dolu olabilmektedirler. Kişiler, hissettikleri kin ve nefret duygularını, kişisel çıkarlarını, inançlarını, ideolojilerinı, kimliklerini, geleneklerini, siyasal tercihlerini kısacası her şeylerini gerekçe göstererek meşrulaştırabilmektedirler. Kin ve nefret duygusunun kutsallaştırılması ve yüceleştirilmesi, insanlığımızın en tehlikeli karanlık taraflarından birini oluşturmaktadır.

Kin ve nefret, insanlığımızın en zayıf, tehlikeli ve yıkıcı taraflarından biridir. Din, milliyet, cinsiyet, ideoloji, kabile gibi kimlikler ve kurgular, kolaylıkla kin ve nefret duygularının alevlendirilmesi için kullanılabilmektedir. Kin ve nefret gibi korkunç ve yıkıcı duygularımızın ve güdülerimizin ateşlenmesi, insani açıdan gelişmenin, değişmenin ve olgunlaşmanın önünü kapatmaktadır.

Kin ve nefret duygusu, insani açıdan herkese kaybettirmektedir. Birbirinden nefret ve kin duyan kadınların ve erkeklerin olduğu bir toplumda, insani gelişimin olması mümkün değildir. Kadına kin ve nefret duyan ataerkil bir anlayışın hakim olduğu bir yerde, insani özgürlüğün, barışın ve hukukun varolması mümkün değildir. Ataerkillik, kin ve nefretten beslenen tehlikeli bir kimlik ve kültürdür.Erkek tahakkümünün bitmemesi için kadına yönelik kin ve nefret duygularının sürekli olarak harekete geçirilmesi ve canlı tutulması, insanlığı, dar bir eril kabile olarak bedevi ve çocuksu bir durumda olmaya mahkum etmektedir.

Kinlerini, nefretlerini ve bağnazlıklarını kutsallaştıranların ve yüceltenlerin, ahlakları, maneviyatları ve düşünmeleri yoktur. Kinin, nefretin ve bağnazlığın olduğu yerde maneviyat ve ahlak ortadan kalkmaktadır.

Kin duygusu, kutsal, ahlaki ve manevi değildir. Dinin kin duygusunu besleyen ve alevleyen bir araca dönüştürülmesi, dinin ve insanın birlikte ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Dini zehirleyen ve yozlaştıran en önemli şey, kindir. Bir kin aracına dönüşen din, insanlık için çok tehlikelidir.Kin ve dinin birbirinden ayrılmasına, günümüzde insanlığın çok ihtiyacı vardır. Kin ve din, kolaylıkla birleşebilmekte, ancak çok zor ayrılabilmektedir. Kin ve dinin birbirinden ayrılması, insanlığın önündeki en çetin meydan okumalardan biridir.

Kişi, kin ve nefret duygularıyla dolu olduğu toplulukların cehennemin dibini boylayarak cezalandırılmaları gerektiğini düşünebilir. Kin ve nefret duygusuzluğu, kişileri kolaylıkla cehennemin dibine yollama şeklinde bir cezayı kesebilmektedir. Kin ve nefret duygusuyla dolu olmak, kimseyi cehenneme yollama şeklinde bir hakkı bize vermemektedir. Kin ve nefret duygusunun bizi yerleştirdiği yüce yargılama makamı pozisyonu çok tehlikeli ve yıkıcıdır.Kin ve nefret klıcıyla, insanlığı kesip biçmenin bir hak değil, bir sapkınlık ve sapıklık olduğunu fark etmek büyük önem taşımaktadır.