İnsancıl düşünme, nasıl insan olunacağı üzerine sonu olmayan bir arama, düşünme, oluşma ve yaratma çabasıdır. İnsancıl düşünme, insani oluşum için geriye hiç bakmaz. Yüzyıllar öncesinin oluşturulmuş köhne, küflenmiş ve yozlaşmış düşünceleri, doğmaları, kalıpları ve kaynakları insani oluşumun sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik, hukuki, eğitimsel ve akademik boyutlarında kaynak olamazlar. Birey, insani oluş için önüne bakmalıdır. Sürekli geriye bakan donmuş bir düşünce durumu, insani olmadığı gibi, düşünme ve akıl etme tecrübesi olarak nitelenmeyi hak etmemektedir.
Bütün zamanları ve mekanları aşan, bütün zamanlarda ve mekanlarda geçerli ve gerçek olan hiçbir kaynak, düşünce, fikir ve değer yoktur. Yeryüzünde varolan her düşünce, kitap, kaynak ve kurum, insan tarafından içinde bulunulan zaman ve mekan sınırları içinde yapılmıştır. İnsanlığın tarihi ilerlemektedir. Tarihi bir noktada dondurmak, tarihin tek bir dönemini altın çağ olarak kurgulamak, bir yanılgı ve yanılsamadır. Yeryüzünde hiçbir şey kendisiyle aynı kalmamaktadır. Zaman ve mekan şartlarına bağlı olarak her şey değişmektedir. Hayata, insana ve doğaya dair değişmez şeylerin olduğunu vehmetmek, insani düşünme değildir. İnsana ve doğaya dair her şey, sürekli olarak değişmekte ve yenilenmektedir.
İnsani düşünme, bilgiye değer verir ve bilgiyi esas alır. İnsani ve doğa bilimlerin verileri, akıl ve insan tecrübesi dışında insan ötesi ve üstü bilgi kaynağı yoktur. Köhnemiş ve donmuş kabuller, kaynaklar ve kanaatler, bilgi kaynağı değildir. Ana ve asli bilgi kaynağı, akıldır. Aklın üstünde ve ötesinde üstün ve mutlak gerçek olduğu vehmedilen kaynaklar ve kalıplar, bilgi olmadığı gibi, bilgi kaynağı olma statüsünde ve işlevinde değildirler.
İçinde yaşadığımız ve ilişki kurduğumuz doğayla insan olarak ilişki kurmaktayız. Doğa anlayışımız, insani olmalıdır. İnsan üstünde ve ötesinde olduğunu vehmettiğimiz, kendi zihnimizde kurguladığımız hayalı simülasyonlar üzerinden doğayla ve kendimizle verimli, yaratıcı ve gerçekçi ilişkiler kuramayız, sahici anlamda bilimsel, felsefi ve sanatsal tecrübeler yaşayamayız. Doğanın ve toplumun kendilerine özgü işleyiş biçimleri, süreçleri ve ilkeleri vardır. İnsan, aklıyla hayatın ve doğanın işleyiş süreçlerine aktif olarak katılabilir, onları bilebilir ve değiştirebilir. Toplumsal ve doğal değişme yasalarını bilme ve onları değiştirme yeteneğine, kapasitesine ve gücüne, insan sahiptir. İnsan, hiçbir insan üstü ve ötesi olduğu vehmedilen yasaya veya doğmaya teslim ve tabi olmak zorunda değildir. Tarihle, toplumla ve doğayla kurduğu ilişki çerçevesinde insan, kendi yolunu kendi belirlemeyi, ancak insani bir düşünme ve akıl etme faaliyetiyle oluşturabilir.
İnsani düşünme, kişinin önüne ve ileriye bakmasıyla başlar, İnsanın önüne bakması için ekmek, su ve hava gibi ihtiyaç duyulan şey, düşünme, vicdan ve ifade özgürlüğüdür. Düşünme ve ifade özgürlüğü olmadan, insani düşünme mümkün değildir. Düşünmeyi var eden özgürlüktür. İnsancıl düşünme ve insancıl özgürlük, birbirlerinden kopartılamayacak iki asli temel ve değerdirler.

14