Adaletin bedeli ne olursa olsun gerçekleşmesi gerektiğine dair şu söz beni düşündürtmüştür: "Dünya yıkılsa bile adalet yerini bulmalıdır (Fiat iustitia nec pereat mundus)." Bu sözün kapsamını genişleterek dünya yıkılsa bile hakikat, adalet, hürriyet gerçekleşmelidir şeklindeki düşünme zihnimde ifadesini bulmaktadır. Hakikat, adalet ve hürriyet, medeniyetin ve insanlığın üç temelidir ve değeridir. Hakikatin, adaletin ve hürriyetin olmadığı yerde, medeniyet ve insanlık yok olmakta, barbarlık, bedevilik ve vahşet hakim olmaktadır.
Dünyada hakikatin, adaletin ve hürriyetin gerçekleşmesinin imkansızlık düzeyinde zor olduğu bir insani durum yaşıyoruz. Dünyada ve hayatımızda gerçekleşmeyen hakikat, adalet ve hürriyet ihtiyacımızı hep ölümden sonrasına, daha başka dünyalarda gerçekleşeceğine dair eskatolojik inançlarla tatmin ederek kendimizi teselli ediyoruz. Bu dünyada hakikatin, adaletin ve hürriyetin gerçekleşmesi imkansız olduğuna göre artık bunları ölümden sonrasına bırakalım şeklinde kendimizi avutuyoruz. Bu bağlamda unuttuğumuz bir nokta vardır: Hakikatin, adaletin ve hürriyetin yaşanacağı ve gerçekleşeceği yer, bu dünyadır ve bu hayattır. İnsanın asli görevi, bu dünya şartları içinde hakikati aramak, adaleti ikame etmek ve hürriyeti yaşamaktır. Hakikatin, adaletin ve hürriyetin gerçekleştirilmesi imkanına ve şansına, birey sadece yeryüzünde ve bu hayatta sahiptir. Hakikati, adaleti ve hürriyeti gerçekleştirme görevi, imkanı ve şansı, insana bir defa verilen hak ve ayrıcalıktır.
Bu dünyada en kolay yıkılan değerler ve temeller, hakikat, adalet ve hürriyettir. Serveti, hakimiyeti ve şehveti hakim kılmak için hakikat, adalet ve hürriyet feda edilmektedir. Dünyanın yıkılması şeklindeki bir çılgınlığı göze alarak hakikatin, adaletin ve hürriyetin kaim olması için emek sarfeden bir insani seferberlik hali dünyada gözükmemektedir. Bütün insanlık doymaz ve tatmin olmaz bir şekilde daha fazla servet, hakimiyet ve şehvet uğruna her an adalet, hakikat ve hürriyet adına ne varsa her şeyi yok etmekte ve talan etmektedir.
Medeniyet, siyasetin, hakimiyetin ve servetin, adaletin ve hürriyetin emrinde olmasını gerektirmektedir. Barbarlık ve vahşet hali, hakikati, hürriyeti ve adaleti kendisine kul ve köpek haline getiren durumdur. Akılla hakikati arama, insan onuruna uygun bir şekilde bireysel özgürlüklere sahip olma, siyasetin ve devletin hukukun üstünlüğüne göre işlemesi değerleri, modern medeniyeti var eden değerlerdir. Modern dünyayı ve medeniyeti yıkma pahasına aklın, adaletin ve hürriyetin reddedildiği, değersizleştirildiği ve hiçleştirildiği bir vahşet durumu, dünyayı, doğayı ve insanlığı uçuruma sürüklemektedir.

15