Ekmeğini yalnız yiyen yükünü dişiyle kaldırır

Modernizmin eşrefi mahlûkat olan insanı, kendinden uzaklaştırıp çevresindeki insanlardan koparması ve bencil bir varlık hâline getirmesi bugünün en temel sorunlarından biridir. İnsanlığın bu yeni sorununa çare olarak eğitimde çeşitli arayışların baş gösterdiği söylenebilir. Günümüzde 21. yüzyıl becerileri 4c diye adlandırılan iş birliği collaboration, iletişim communication, eleştirel düşünme critical thinking ve yaratıcılık creativity bu arayışa işaret eder. Batı'da özellikle demokrasi ile birlikte değer kazanan ilk sıradaki becerinin kültürümüzde oldukça kadim bir geçmişe sahip olduğu görülür. Ünlü tarihçi Jean Paul Roux, Türk karakterinin 20 baskın özelliği arasında "savaşanlar arası dayanışma" tespitini yapar. Türk mitolojisinin en önemli metinlerinden Oğuz Kağan Destanı da bunu doğrular. Çünkü destanda başkahraman Oğuz Kağan tek başına değildir. Nitekim bozkır hayat tarzı kalabalık hâlinde hareket etmeyi ve iş birliğini zorunlu kılan bir yapıdadır. Kültürümüzün hem bozkır hem de tarıma dayalı rençberlik hayatı; toplumun ataerkil olmasını, büyük ailelerden oluşmasını, bunların birlikte iş görmesini ve birbirlerine yardım etmesini gerektirmiştir. Bu durum başta iklim şartları ve korunma amaçlı olmakla birlikte daha sonraları tarım ve ziraat için hem ihtiyaç hem de kolaylık olarak devam edegelmiştir. Türklerin psikolojisi üzerine incelemeler yapan Erol Göka da bozkır kültürüne dayalı göç psikolojisinin Türklerde birlikteliği, dayanışmayı, eşitliği, akrabalığı ve bunların devamı olarak görülebilecek hemşehriliği çok önemseyen bir toplum olmalarını sağladığını dile getirir. Türklerin iş birliği fikrinden hareketle kurduğu en önemli teşkilatlardan biri de ahiliktir. Nitekim Arapça "kardeşim" anlamına gelen "ahî" kelimesi bile bir iş birliği fikrini çağrıştırır. Anadolu ahî teşkilâtının baş mimarı sayılan, debbağların (derici esnafının) piri olan ve Ahi Evran diye ünlenen Şeyh Nasireddin Mahmud "Letaif-i Hikmet" adlı eserinde ahiliğin kuruluş felsefesini şöyle ifade eder: "Allah insanı medeni tabiatlı yaratmıştır. Bunun anlamı şudur: Allah insanı yemek içmek, giyinmek, evlenmek, mesken edinmek gibi çok şeylere muhtaç olarak yaratmıştır. Hiç kimse kendi başına bu ihtiyaçları karşılayamaz. Bu yüzden demircilik, marangozluk gibi birçok meslekleri yürütmek için çok insan gerekli olduğu gibi demircilik ve marangozluk da bir takım alet ve edevatla yapılabildiği için bu alet ve edevatı tedarik için de çok sayıda insana ihtiyaç vardır. Böylece insanın (toplumun) ihtiyaç duyacağı bütün sanat kollarının yaşatılması gerekir. Bu halde toplumun bir kesiminin sanatlara yönelmesi ve her birinin belli bir sanatla meşgul olması gerekir ki toplumun bütün ihtiyaçları görülebilsin." Türk dünyasının farklı coğrafyalarından derlenen şu atasözleri de mezkûr yaşam biçimini yansıtır: Bir elin nesi var, iki elin sesi var. İmece günü bulut görmeyene ne mutlu. Sağlam göz ağlasa, kör gözden yaş çıkar. Sacayağın ayağı üç olur, birbirine güç olur, biri kırılsa hiç olur. Herkesin yardımlaştığı yerde işler yarım kalmaz. Ağaç düşer de yakınına yaslanır. Yalnız olan rahat görmez; yardımlaşan yorulma bilmez. Ekmeğini yalnız yiyen yükünü dişiyle kaldırır. Bir mahallede birisi açlık sebebiyle