Çalışma disiplini yahut irade terbiyesi

Aziz Sancar'ın hemen her ortamda gençlere çok çalışmalarını tavsiye ettiğini duymuş veya okumuşsunuzdur. Yine onun "Hepimizin zekâsı aşağı yukarı aynı, farkı çok çalışmak yaratıyor." tespitini de belki duyanınız olmuştur. "Evlatlarımıza çalışmayı öneren ilk ve tek kişi değerli hocamız değil! Anne-babalar, öğretmenler ve daha niceleri onlardan sürekli bunu istiyor." dediğinizi duyar gibiyim. Ancak ödüllü bilim insanımızın dünyada çok az sayıdaki insana nasip olacak büyük bir başarı kazanmasını çoğunlukla sıkı çalışmaya ve başarısızlık karşısında direnmeye bağlaması, muhatapları için son derece önemlidir. Prof. Sancar'ın bu tespitleri bize, biri günümüze ait, diğeri ise şimdilerden yaklaşık bir buçuk asır önce yazılmış eğitimle ilgili iki kitabı hatırlattı. Zekâların eşitliğini savunan Jacques Ranciere'in "Cahil Hoca"sını şimdilik bir kenara koyalım. Jules Payot'un "İrade Terbiyesi" adlı kitabı ile devam edelim. Çünkü mezkûr eser tam olarak mevzumuzu ilgilendiriyor. Özelde fertleri genelde toplumun geleceğini ilgilendiren hayati bir mevzudan söz ediyoruz. Çocuklar ve gençlerin bir türlü; ebeveynler ile öğretmenlerin başka türlü muzdarip olduğu bir meseleden bahsediyoruz. Uzatmayalım, meselemiz "çalışmak" için irade ortaya koymak. Rahmetli Cemil Meriç'in "Disiplin içinde çalışmayı bu kitaptan öğrendim." dediği bu önemli kitapta Fransız eğitimci Payot, "İnsan iradesinin zayıf olmasının nedenlerini araştırdık, çözümün geliştirilmeye müsait duygu durumlarına dayandığını değerlendirdik." diye belirtikten sonra eserin yazılma amacını "irademize faydalı olacak duygularımızı güçlendirmek ve zararlı olanları da uzaklaştırmak" olarak ortaya koyar. Beş ana bölüme ayırarak bunların her birine ayrı birer kitap diyen Payot, eserinde yılların gözlemi ve deneyimi ile irade eğitimi savaşının her bir evresini ve yapılacakları tek tek anlatır. Ahlak eğitimcisi, kitapta insanların ertelediği, ötelediği, görmezden geldiği birçok sorunun çözümünün aslında o kadar zor olmadığı ve üstesinden gelinmesi gereken şeyin "irade terbiyesi" olduğunu dile getirir. Payot'a göre hayattaki başarısızlıklarımızın tek sebebi irademizin zayıflığıdır. İsteksizlik, tembellik, şehvet, kötü arkadaşlar, düşüncesizlik ve enerjimizi başka şeylere harcamak doğamızı tamamen etkiler ancak bu tutkular gelip geçicidir. Hâlbuki insanların harekete geçmesi ve canlanması için çalışması gerekir. Çünkü çalışmak insanı mutlu eder. Çocuklarımıza bile ders çalışma konusunda ne kadar zor bir sistem uyguladığımızı kendimiz de gözlemleyebiliriz. İşçiler kendinden öncekiler kadar çalışır. Sınava giren öğrenciler en düşük notla dersi geçmek ister. Kimse daha iyisi için çaba sarf etmez. İnsanlar avukat, hâkim, doktor bile olsa zamanla hayatlarının ilk yıllarındaki gibi zihinleri berrak değildir. Çünkü öğrenmeleri ve araştırmaları gereken şeyler artmıştır, artık onlar da monoton olarak hayata devam ederler. Hâlbuki hayatımızı çalışmadan anlamlı ve faydalı bir şekilde sürdüremeyiz. Çalışmanın birinci kuralı her zaman çok dikkatli olmaktır. İkinci kural derin düşünme ve konsantrasyondur. Fransız eğitimciye göre, başarılı olmak istiyorsak işimizi sevmek zorundayız. Birçok insana hayat tercihi yapmasını isteseydik tabii ki sefalet içindeki bir hayatı tercih etmez; bir entellektüelin hayatını tercih ederdi. Düşüncelerimiz her zaman bir düzen içinde değil, genelde ihtilaflıdır. Düşüncelerin doğal eğilimlerin ya da isteklerin vahşi gücü karşısında bir gücü yoktur. Tekrar ve çağrışımlar olmazsa zihin her düşünceyi derin bir yere gömmektedir. Burada tefekkür ve bunun sonucunda kendimizi bulmak çok önemli kilit noktadır. Yazar, insanın dış motivasyon kaynaklarından çevrenin önemine değinirken neredeyse herkesin aile, arkadaş çevresi ve okul hayatı gibi konulara çok çabuk kapıldığını dile getirir. Ona göre, çevreden gelen