Önemli bir motivasyonel kaynak: Özgüven

İnsanın önemli özelliklerinden biri de karar verebilen bir varlık olmasıdır. İnsanın verdiği kararların arkasında irade gücü yatar. Bireyin irade gücünü iyi bir şekilde kullanabilmesi için, çeşitli araçlara ihtiyacı vardır. Özgüven de bu araçlardan biridir. Özgüven aracılığı ile insanlar üretken olup sağlıklı bir gelişim gösterirler. Özgüvenin azalması ise, psikolojik olgunlaşmanın önündeki önemli engellerden biridir.

Özgüven, nasıl tanımlanır Özgüven, bireyin kendisini değerlendirmesi sonucu ortaya çıkan öznel bir gerçekliktir. Özgüven, bireylerin yaşamalarının belirli alanlarındaki, faaliyetleri yerine getirip getirmeyeceklerine dair inançları olarak ele alınmaktadır. Özgüven, daha çok bireyin yeterli olma duygusu ile ilişkilidir. Örneğin bireyler, sahneye çıkıp performans sergilediklerinde, bir iş yerinde tamirat yaptıklarında sahip oldukları becerileri ya da gerekli performansı gösterme konusunda kendilerini güvensiz hissedebilirler. Özgüven ile karıştırılan önemli bir diğer kavram özsaygıdır. Özsaygı, bireyin kendisini nasıl gördüğü, insan olarak nasıl değerlendirdiği, varlığından memnun olup olmama ile ilgilidir. Kişi olimpiyatlarda altın madalya kazanabilir (özgüven) ancak kendini yine de değersiz ve önemsiz hissedebilir (özsaygı).

Özgüvenin düşük olmasının nedenleri nelerdir Özgüvenin düşük olmasının pek çok nedeni vardır. Bunların başında çocukluk döneminde yaşanan travmatik deneyimler gelir. Çocuklar için ebeveynlerinden uzun süreli ayrı kalmak, ihmal ve istismar yaşamak travmatik etki oluşturan deneyimlerdir. İkinci olarak, olumsuz yaşam olaylarıdır. Bireyin sağlığının bozulması, iş kaybı, boşanma gibi olumsuz yaşam olayları özgüvenin düşmesine neden olmaktadır. Üçüncüsü, insan ilişkilerinde yetersiz ya da hayal kırıklığı oluşturacak bir tarzda yer almaktır. Bu gibi durumlarda bireylerde kontrol eksikliği oluşmaktadır. Dördüncüsü, bir takım kişilik özelliklerine sahip olmaktır. Mükemmeliyetçi, kaçıngan ve bağımlı kişilik özelliklerine sahip olmak bireylerin özgüvenlerinin düşük olması ile ilişkilidir. Beşincisi, çeşitli ebeveynlik tarzlarına maruz kalmaktır. Özellikle; otoriter, ilgisiz ve koruyucu ana baba tutumları ile yetişmek bireylerin özgüvenlerinin düşmesine neden olur. Altıncısı, bilgi eksikliği yaşamaktır. Bireylerin belirli konularda bilgi eksikliklerinin olması, bireylerin özgüvensiz bir şekilde hareket etmelerine neden olur.

Düşük özgüvenin sonuçları nelerdir Birincisi; düşük özgüvene sahip bireyler, kendilerini ifade etmekten çekinirler. İkincisi; bu bireyler kendilerini savunmaktan kaçınırlar. Üçüncüsü, önlerine çıkan fırsatları kaçırırlar. Dördüncüsü, bir şeyleri değiştirme konusunda kendilerini güçsüz hissederler. Beşincisi, diğerlerine endişeli bir şekilde yaklaşırlar, espri yapıcı veya ilginç olduklarını kanıtlamaları gerektiğini hissederler. Altıncısı, başarısızlığı yönetememektir. Yedincisi, kolay pes etmektir. Sekizincisi, öz farkındalıkları düşüktür. Güçlü ve zayıf yönleri hakkında bilgileri yoktur. Dokunucusu, inandıkları şeyler için risk alma eğilimleri düşüktür. Onuncusu, sürekli bir şekilde korku ve şüphe duyguları yaşarlar. On birincisi, beklenmedik değişikliklerle başa çıkmamaktır. On üçüncüsü, kendi değerlerinin farkında değildirler. On dördüncüsü, sevgi ve onay ihtiyacı içerisinde olurlar.

Yüksek düzeyde özgüvene sahip olmanın sonuçları nelerdir Birincisi, daha az korku ve endişe yaşamaktır. Özgüvene sahip bireyler, mutluluk, başarı ve gurur gibi olumlu duyguları daha fazla deneyimlerler. İkincisi, motivasyon düzeyinin yüksekliğidir. Özgüvenli bireyler, üzerinde çalıştıkları konulara karşı istekli olurlar. Üçüncüsü, psikolojik açıdan bireyi dayanıklı kılar. Özgüven, bizim başarısızlıklarla ve hatalarla başa çıkmamıza yardımcı olur. Dördüncüsü, insan ilişkilerinde daha sağlıklı bir şekilde yer almaktır. Özgüven sayesinde insanlar ilişkilerde rahat olurlar. Bu rahatlık diğer insanların da kendilerini rahat hissetmelerine yardımcı olur. Beşincisi, bireylerin risk almalarını sağlar. Özgüven sayesinde bireyler çeşitli riskler alarak kendilerini geliştirme fırsatını yakalarlar. Altıncısı, özsaygıyı artırır. Bireyler bir şeyler başardıkça kendilerine daha fazla güvenirler. Bu da onların özsaygılarını yükseltir. Yedincisi, bireylerin yeni deneyimler içerisinde olmalarını sağlar. Olumlu yeni deneyimler, bireylerin gelişmeleri ve büyümeleri için anahtar bir role sahiptir. Sekizincisi, bireylerin öz farkındalıklarını artırır. Bireyler özgüven sayesinde değerlerine, kişilik özelliklerine ve benliklerine yönelik yüksek düzeyde bir farkındalığa sahip olurlar. Dokuzuncusu, bireyin kendisini onaylamasına ve kabul etmesine yardımcı olur. Özgüvenin yüksek olması, kendini kabul ve onay için bireyin kendisinin ölçütler ortaya koymasına yardım eder. Onuncusu, geribildirim almaktan ve insanlarla çatışma yaşamaktan kaçınmayı engeller. Bireyler, kendilerinden emin oldukları için yaşanan çatışmaları ve aldıkları geribildirimleri kendilerini geliştirme fırsatı olarak görürler.

Özgüveni yükseltme yolları nelerdir Öncelikle, kendimizi ve yaşadıklarımızı kabul etmek gerekir. Kendimizi kabul konusunda "Acı Ağrı x Direniş" şeklinde ifade edilen formülü unutmamız önemlidir. Zayıflıklarımızı, başarısızlıklarımızı, eksikliklerimizi kabul etmek gerekir. İkincisi, kendimize merhamet göstermek gerekir. İnsan, bu kâinatın en nazlı ve nazik biyolojik, psikolojik ve toplumsal bir varlığıdır. Ontolojik olarak merhameti hak etmektedir. Hatalar yaptığımızda kendimize destek olmak ve nazik olmak sadece özgüveni artırmakla kalmaz; aynı zamanda motivasyonumuzu ve öz kontrolümüzü de artırır. Üçüncüsü, başarısızlıkları yeniden çerçevelememek gerekir. Örneğin başarısızlıkları; geri adım, zorluk, gelişim fırsatı, öğrenme deneyimi olarak tanımlayabiliriz. Dördüncüsü, kendi uzmanlığımıza sahip çıkmaktır. Diğer insanların bizim bildiklerimizi bildiklerini varsaymamak gerekir. Beşincisi, güçlü yönlerimizi bilmek gerekir. Diğerlerinden aldığımız iltifatları ve olumlu geribildirimleri hatırlamak önemlidir. Bir başarı yaşadığımızda, bu olumlu geri bildirimleri hatırlamak güçlü yönlerimizi içselleştirmemize yardımcı olacaktır. Altıncısı yaşamdaki misyonumuzu ve amaçlarımızı düşünmek gerekir. Değerlerimiz, varlık amaçlarımız bize irade gücü, süreklilik ve özgüven sağlar. Yedincisi, sosyal beceriler edinmek gerekir. Çevremizdeki insanlarla etkileşime geçerek toplumsal bir varlık olma özelliğimizi geliştirebiliriz. Sekizincisi, rasyonel olmayan düşüncelerimizi değiştirmek gerekir. İşlevsel olmayan düşünceleri işlevsel olanları ile değiştirmek gerekir. Dokuzuncusu, kişi içi farklılaşmayı sağlamak gerekir. Duygularımız ile düşüncelerimizi birbirinden ayırıp denge oluşturmak önemlidir. Onuncusu duygularımızı düzenlemek gerekir. Özellikle, olumsuz duygular bireylerin özgüvenlerine zarar verirler. On birincisi, içsel eleştirilerimizle başa çıkmaktır. İçsel eleştirilerimizin özgüvenimizi zedelemesine izin vermemek gerekir. "Daha iyi yapmalıydın." Eğer bu tür kendimizi eleştiren düşünceleri fark edersek, kendimizi savunmak için şöyle diyebiliriz: "Elimden gelenin en iyisini yaptım ve gösterdiğim çaba için kendimle gurur duyuyorum." Bu tür kendi kendine konuşma, daha özgüvenli olmamıza yardım eder. On ikincisi, iyimser olmaktır. Kendimiz ve yeteneklerimiz konusunda iyimser bir bakış açısına sahip olmamız gerekir. On üçüncüsü, özveride bulunmaktır. Başkalarını, özveriyle kendimizden önce tutmak bize iyi gelir. Özellikle sosyal destek çalışmaları, sosyal destek alanların yanında verenlerin asıl kendilerini çok daha iyi hissettiklerini göstermiştir. On dördüncüsü, kendi değerimizi görmek gerekir. Neden değerli olduğumuza dair gerekçeler ortaya koymak özgüvenimizi destekler.

Din ve maneviyat açısından da özgüven konusu ele alınabilir. Öncelikle; ontolojik olarak insan, bu dünyadaki varlıkların en yücelerinden biridir. Bu konuda İsra Suresi 61. ayette: "Bir zamanlar meleklere: "Âdem'e secde edin!" diye emretmiştik de İblis dışında hepsi derhal secdeye kapanmıştı. İblis ise şunları söyledi: "Çamurdan yarattığın şu kimseye mi secde edeceğim" ve 62. ayette: "Bak hele! Benden şerefli ve üstün kıldığın bu mu Eğer bana kıyamet gününe kadar mühlet verirsen, yemin olsun ki pek azı hariç, onun bütün zürriyetini hâkimiyetim altına alacağım." şeklinde ifade edilmektedir. Bu noktada insan özgüveni düştüğü zaman bu ayetleri hatırlayarak kendisine verilen yüce değeri görüp ayağa kalkabilir. İkincisi; ilahi dinlere göre bireyin özgüvenini destekleyen en önemli faktör, bireyin imanıdır. Bu konuda Maide Suresi 119. ayette: "Allah şöyle buyuracak: "Bu gün, iman ve yaşayışlarında doğruluktan ayrılmayanlara doğruluklarının fayda vereceği bir gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. En büyük başarı ve kurtuluş işte budur!" şeklinde ifade edilmektedir. İmanlı insanlar için kâinat bomba olup patlasa; insan ölse bile korku, cesaretsizlik ve umutsuzluk asla yoktur. Üçüncüsü, ilahi dinlere göre bireylerin özgüvenlerinin asıl kaynağı, sonsuz kudret, hikmet, merhamet ve adalet sahibi olan Yüce Yaratıcıdır. Bu konuda Maide Suresi 120. ayette: "Göklerin, yerin ve bunlarda bulunan her şeyin mülkiyeti ve hâkimiyeti Allah'ındır. O'nun her şeye gücü yeter." şeklinde ifade edilmektedir. Bu noktada inanan insanlar, içinde bulundukları zor durumlarda Allah'ın kudretine, rahmetine, adaletine ve hikmetine sığınarak kendilerini daha çok güvende hissedebilirler. Dördüncüsü, ilahi dinlere göre insanlara verilen özgüven kaynakları birer emanettir. Bu konuda Ahzab Suresi 72. ayette: "Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de onlar onu yüklenmekten çekindiler ve onun sorumluluğunu yerine getirememekten korktular. Ne var ki, onu insan yüklendi. Bunca kabiliyet ve nimetlerle donatıldığı halde yüklendiği emanetin hakkını veremeyen insan ne kadar zalim, ne kadar cahildir." şeklinde ifade edilmektedir. Bu noktada insanların kendilerine verilen emanetler karşısında gururlanmaması gerekir. Sahip olduklarının kıymetini bilmesi gerekmektedir. Bu konuda Hud Suresi 9.ayette: "Biz insana tarafımızdan bir nimet tattırır, sonra da bunu elinden çekip alıversek, bu takdirde o tamamen ümitsizliğe kapılır, olabildiğine nankör kesilir." şeklinde ifade edilerek özgüven kaynaklarının emanet olduğunu unutmamak gerektiği hatırlatılmaktadır. Beşincisi, ilahi dinlere göre insan, özgüven kaynakları için şükretmelidir. Bu konuda Bakara Suresi 152. ayette: "O halde siz beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin ve sakın nimetlerime nankörlük etmeyin." şeklinde ifade edilmektedir. Ayrıca özgüven kaynaklarının emanet olduğunu bize hatırlatan çeşitli ibadetler de vardır. Bunlardan biri de oruçtur. Bu konuda Bakara Suresi 185. ayette: "Orucun farz kılındığı ramazan ayı, insanlara hidayet rehberi olup onlara doğru yolu gösteren ve hakkı bâtıldan ayırıcı en açık delilleri ihtiva eden Kur'an'ın indirildiği aydır. İşte bu sebeple içinizden ramazan ayına erişen orucunu tutsun. Ancak hasta veya yolcu olup da oruç tutamayan kimse, tutamadığı oruçları başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık diler, fakat zorluk dilemez. Bütün bunlar sayıyı tamamlamanız, size doğru yolu gösterdiği için Allah'ın yüceliğini tanımanız ve O'na şükretmeniz içindir." şeklinde ifade edilmektedir. Bu ibadetlere başvurarak da özgüvenimizi artırabiliriz.