Gazze için masaya konulan ve Trump ile Netanyahu'nun yüzünü güldüren her türlü anlaşma, söylenemeyen bir gerçeği açıkça ifşa eder: Bu planlar ümmetin hayrına değil, mazlumun kaderinin mühürlenmesine hizmet ediyor. Bir anlaşma ki; uygulandığında, sahada zaten var olan çöküşü ve çaresizliği kalıcılaştıracak, Gazze halkının geleceğine idam fermanı hükmü gibi inecektir. Böyle bir anlaşmayı destekleyenler, zulme karşı tek ses olan bütün insanlık tarafından lanetlenecektir.
Bugün bize "istikrar", "ekonomik rehabilitasyon" ve "yeniden yapılandırma" diye sunulan vaatlerin ardında, Gazze'yi teslim almayı hedefleyen bir strateji gizlidir. Birkaç kuruşluk yardım paketiyle onur ve özgürlük el değiştirir mi Gazze'nin ihtiyacı makyajlanmış projeler değil; işgalin son bulması, ablukaların kaldırılması ve temel insan haklarının güvence altına alınmasıdır.
En ağır suçlardan biri de, zulmü normalleştiren, mazlumun feryadını duymazdan gelen siyasetçilerdir. Ey İslam coğrafyasındaki DEVLET BAŞKANLARI! Mazlum Gazze'nin yanında durmadınız; bari zalime destek olmayın! Halklarınızın vicdanı önünde utanılacak bir tarihe yazdırmayın adınızı. Tarih, suskunluğun ve ihanete ortak olmanın kayıtlarını silmeyecektir.
Unutmayalım: Bu anlaşma hangi büyük güçleri memnun ederse etsin, adalet terazisinde tartıldığında haksız çıkacaktır. Kudüs, Gazze, Filistin bir pazarlık malzemesi değildir. Onların kanı, birkaç kağıt parçasının arkasına saklanamaz.
Ey ümmet! Eğer bizim tek ses olma iddiamız gerçekse, bugün birlik olma vakti. Sadece meydanlarda slogan atmak yetmez; diplomatik, siyasi, ekonomik ve kültürel her zeminde adaleti savunmalı, zulmü meşrulaştırmaya çalışanlara karşı tavrımızı net biçimde koymalıyız. Mazluma el uzatmak, insanlık onurunu savunmaktır; susmak ise ihanettir.