Taşların ve Ağaçların Dile Geldiği Gün

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), kıyamet alametlerinden bahsederken öyle bir manzara tasvir eder ki, akıllar ve kalpler titrer: "Müslümanlarla Yahudiler savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Müslümanlar onları öldürecek, öyle ki Yahudi bir taşın, bir ağacın arkasına saklanacak; taş ve ağaç, 'Ey Müslüman, ey Allah'ın kulu! Arkamda bir Yahudi var, gel ve onu öldür!' diye seslenecektir. Ancak garkad ağacı bundan müstesnadır; çünkü o Yahudilerin ağacıdır." (Müslim, Fiten, 82).

Bu hadis, asırlarca Müslümanların zihninde sadece bir "gelecek sahnesi" gibi durdu. Fakat bugün, Gazze'de, Aksa Tufanı sonrasında akan kanlar, işlenen cinayetler, çocukların ve masumların vahşice katledilişi bu hadisin hakikatine bizi hiç olmadığı kadar yaklaştırıyor. Dünyanın gözü önünde işlenen bu zulme rağmen sessizlik hâkim. Lakin aynı zamanda, insanlığın vicdanında büyük bir uyanış da görülüyor. Artık Yahudi Siyonizminin maskesi düşüyor, gerçek yüzü ortaya çıkıyor. Dün İsrail'e kayıtsız şartsız destek veren nice ülkelerde bile halkın sesi yükseliyor, meydanlarda "Kahrolsun İsrail" sloganları yankılanıyor.

Hadiste geçen "taşların ve ağaçların dile gelmesi" ifadesi, mecazi bir işaret olarak da okunabilir. Bugün sosyal medyanın diliyle, kameraların şahitliğiyle, dünyanın dört bir yanında vicdanların haykırışıyla sanki taşlar ve ağaçlar dile geliyor. Zulmün üzerini örtmeye çalışan medya tekellerine rağmen gerçekler ifşa oluyor, mazlumun feryadı bastırılamıyor. Yahudi zulmünden bıkmış bir dünyanın isyanı, artık taşları konuşturuyor.

Rasûlullah'ın haber verdiği bu manzara, sadece savaşın değil, aynı zamanda hakikatin apaçık ortaya çıkmasının bir tasviridir. Allah'ın koyduğu sünnetullah değişmez: Zulüm yükselirse, mazlumun duası da arşa yükselir. Bir noktadan sonra taş bile, ağaç bile mazlumun yanında saf tutar. Çünkü zulüm sürdürülebilir bir şey değildir; fıtrat isyan eder, tabiat isyan eder, insan vicdanı isyan eder.